Kimisine göre Beytüllahın birer şubesi, kimisine göre Allahın birer evleri olan camilerimizin hakkını veriyor muyuz acaba?
Cami yerin göre ibadet yeri,
Yerine göre sosyal yardımlaşma ve dayanışma ocağı,
Bazen sulh ve selametin yeşerdiği yer,
Bazen ilim, irfan yuvası olmalı,
Bazen de güvenlik elemanlarının yetiştiği bir savunma yeri…
Bazen spor yeri, bazen müzik, bazen de uzlet saati yani itikaf camide yapılabilmelidir.
Kim diye bilir ki bunlardan biri ya da bir kaçı caminin tarzına uygun değildir?
Geçende şehrimizde üç tane çarşaflı kadını taciz eden bir dengesiz adam “namus timi” tarafından tedip edildi, vatandaşın işi yok savcılığa gidip şikayet edecek de, bu adam bize sarkıntılık yaptı diye el aleme rezil rüsva olacak, haydi oradan!
Çocuklar camide namaz saati dışında neden eğlenmesinler, spor yapmasınlar, temizliğe ve düzene dikkat ettikten sonra, ayrıca bu spor çeşitleri içinde Kung-fu ve Tekvando neden olmasın, boks hariç tabi, neden ilahiler söylenmesin, ya da itikafa girip Müslüman ruhen dinlenmesin? Buna bir mani var mı? yok tabi,
Her caminin bir sohbet saati olduğu gibi, bireysel olarak ders alma imkanı da olmalıdır.
Cami cemaatinde bir heyet mahallede varsa dargınlar onları bir araya getirerek dinlemeli, var olan sıkıntıyı gidererek onları barıştırmalıdır, barışa yanaşmayan taraf varsa durumunu bir tutanakla savcılığa bildirmelidir.
Cami alanında varsa mağdurlar isimleri tespit edilerek her türlü imkanlar seferber edilerek sıkıntıları giderilmelidir.
*Aç insana; “hele bir az sabret yakında ziyaretine geliriz” diyemezsiniz.
Tabi ki caminin başta gelen fonksiyonlarından biri de ibadettir. Çünkü Müezzin ezanda heyye alessela(namaza gelin), heyye alel felah(kurtuluşa gelin) diyor.
Malum burada kurtuluşun olabilmesi için de yukarıda saydığımız vasıfların caminin şahsında tecelli etmesi lazımdır diye düşünüyorum.
Tabi bu kadar işleri din görevlileri olan imam ve müezzin tek başına yapamaz, ancak camiye Sivil Toplum Kuruluşu eli dokunursa bu işler olabilir. Bu münasebetle diyorum ki, imam-hatibin tercih edeceği bir Sivil Toplum Kuruluşu, il müftülüğüne müracaat ederek; “ben bu anlamda camiye katkı verebilirim” demeli ve bu konuda camiye değer katmalıdır.
Bana öyle geliyor ki, toplum olarak camiyi ibadet yeri ile sınırladığımız için cami bize dargın ve sırt çevirmiş, talipleri azalmış, bir yandan camiler boş diğer yandan camiye yönelirlerse camilerde yer kalmayacak kadar Müslüman çocukları sokaklarda vakit öldürüyor. Kimi kanı bozuk kimseler de camiyle alay ediyor.
Birileri demiyor ki, “arkadaş bu insanları camiye yönlendirelim” ama diyorlar ki, “niye bu kadar cami yapılıyor.”
Ayrıca camileri bayanlar için de müsait hale getirememişiz, bazı yerlerde bayanların namaz yeri ayrılmış ama hemen bitişiğinde uygun bir abdest alma yeri yok, hasılı kelam bir fırın ekmek yesek aklımız başımıza zor gelir.
Gelin işi aslına göre yapalım ve camilerin hakkını verelim, göreceksiniz hayatın kalitesi nasıl da artacak.
Unutmayalım; “cennetin yolu camiden geçiyor, belki her camiye giden cennete gitmez ama cennete gidenler camiye gidenlerdendir.”
Bakın ilginç bir anekdot paylaşmak istiyorum;
2013 yılı Eylül ayında 10 günlüğüne Norveçe gitmiştik. Orada cami derneğine üye olanlar için kişi başına 20 Euro aidat devlet tarafından ödeniyor, Ankarada önemli bir toplantıda Norveç Büyükelçisine sordum; “Siz bu desteği ne amaçla veriyorsunuz?” Dedi ki; “Bu konuda din farkı gözetmiyoruz, ibadethaneye üye olması bizim için önemlidir, çünkü vatandaşımız oraya gidince ruhen rahatlıyor, huzur buluyor normal hayatın içinde daha verimli çalışıyor.”
Şimdi soruyorum bizim de cami derneğimize üye olan kişi başına aylık 50-100 lira ödense fena mı olur? Buyur değerlendirmeyi size bırakıyorum.
Benden söylemesi.