Muhtelif kaynaklara baktığımız zaman Demokrasiyi en cazibeli haliyle şöyle tarif ederler;
“Demokrasi, tüm insanların eşit haklara sahip olduğu, seçme, seçilme özgürlüğünün olduğu bir yönetim biçimidir.
Demokrasi değerler sistemidir. Bu değerler,
Dürüstlük,
Hoşgörü,
Adalet,
birlik,
Başarı,
Saygı… gibi tüm değerleri kapsamaktadır. Demokrasi bir yaşam biçimidir.” Deniliyor.
İnsanın “vay beee…” diyesi geliyor, ne güzel bir yönetim biçimiymiş. Gerçekten öyle mi? Doğrusu İslam dini ile tanışmamış, derebeyliği yönetim biçimiyle yönetilen bazı halk kitleleri için normal bir yönetim sayılabilir, fakat insanlığının huzur ve selameti için temel sabiteleri olan İslam ile tanışık toplumlar için hiç de işe yarar tarafı yok, tam tersine aldatıcı ve oyalayıcı yönü vardır.
Demokrasi halk otoritesine dayalı yönetim biçimi olduğuna göre halkın bir şeyi isteyip istemediğini ortaya koymak için referandum yapılır, çoğunluk ne derse o olur, peki İslam hukukunun temel prensiplerini halk oyuna sunabilir mi?
Mesela İslamda kesin yasak olan; Faiz, Kumar, İçki, Zina gibi fiiller referandum ile serbest edilebilir mi? Ya da halkın geneli buna ruhsat verir mi? Zaten halkın buna müsaade etmeyeceği bilindiği için halka sormadan, cebren ve hile ile bu sistemi getirdiler, halkı harama ve hileye alıştırdılar, bu vampir gibi maddi manevi açıdan kanımızı emen sisteme de devlet adını verdiler. Buna sigorta olsun diye de Laiklik adı altında bir ilke getirdiler. Ne ilginçtir ki halk da buna alıştı, hani meşhur söz var; “inandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız” şu anda halimiz budur maalesef!
*Halk bu ladini, tanrıtanımaz, batının batık değerleriyle şekillenmiş sistemle idare ediliyor, dünyamız da ahretimiz de her geçen gün harap oluyor, tabir yerindeyse her geçen gün az daha cehenneme yaklaşıyoruz ve Demokratik düzen deyip kendimizi aldatıyor oyalıyoruz.
Bu halkın en yakın zamanda uyanması lazım, bu bizlik bir nizam değil, bu elbise bize uymadığı için zorla bize giydirilmiş, İslama olan düşmanlığın, Osmanlı yönetim biçimi olan Devleti Aliyeye olan hıncını bu şekilde bizden alıyorlar.
Hele bir bakın yukarıda tarif edilen demokrasiden bizde ne var? Daha düne kadar başımızda ceberut bir devlet vardı, İslama ve Müslümana karşı son derece katı, demokrasi deyip övdüklerinden sadece belli aralıklarla önümüze gelen seçim sandığı, onun da bir çok hilesi ile karşı karşıya kaldık, hatta cumhuriyetin ilk çeyreğinde o da yok. Baksanıza birileri “anayasanın ilk dört maddesine dokunamazsınız!” diye halka gözdağı veriyor, bu mudur halk otoritesi?
Peki soruyorum, beşeri sistem yerine ilahi öğretiden beslenen bir yönetim biçimiyle yönetilsek, İslamın ve Müslümanın, hatta gayr-i müslimin ve dahi hayvanların ve çevrenin hakkı da şanına uygun muhafaza edilse, seçimler dahi bir kudsiyet havası içinde hassasiyetle yapılsa parlamentomuza ehli edep ve ilim vekiller gitse, bürokratlar bir ibadet aşkıyla işini yapsalar ve dahi hırsız arsızlardan kurtulsak fena mı olur?
Hem İslamda da biat yok mu?
Başkanlık referandumu gibi devletin başı seçilmiyor mu?
Parlamento oluşumu için vekilleri seçmiyor muyuz?
Bunların hepsi var değil mi?
Ayrıca bu sahada görev yapan kimseler israf ve ibzardan uzak olacakları için adil bir gelir dağılımı olmaz mı?
Hak ve adalet ile yönetilen bir ülkede 30 milyon dava dosyası olur mu?
Şu anda olduğu gibi.
Artık uyanalım uyanalım! bu demokrasi denen yönetim bize göre değil, bizim de seçimimiz olacak, reisimiz halkın oy çoğunluğuyla seçilecek ama yönetin sistemimiz İslamın temel değerleriyle, kültürel müktesebatımız ve yönetim tecrübelerimizle şekillenecek/şekillenmeli başka türlü huzur bulamayız.
Benden söylemesi!