Van İl Müftümüz Dr.Sırrı Şık hoca Diyarbakırda Salahaddin-i Eyyubi camisinde Dicle Üniversitesine tahsis edilmiş Akademide “Hasb-i hal” adlı bir sohbet etti. Özetle şunları dile getirdi.
“Muhterem dostlar bu konuşmamı bir ders olarak değil, bir hasbi hal olarak kabul buyurum, bu kadar duyarlı müminleri bir arada bulunca da özel bir sohbet lazım.
Malumunuz insan ahlaklı iki kısımdır; Biri fıtraten verilmiş olan ahlak, diğeri de vahiyle hatırlatılan/tavsiye edilen ahlak, bu ikisi birleşince insan olgunluk seviyesine ulaşır.
Evet İnsan zorluklar içinde yaratılmıştır, yani bizim işimiz zor, ama o zorlukları aşmak için de bize yol göstermiş.
İnsan isterse dağın eteğinde yuvarlanıp durur, isterse alayı iliyyine çıkmak için nefes tüketir ve yücelir, her geçen gün az daha zirveye yaklaşır, ne kadar yaklaşa bildiyse artık.
Köleyi azat etmek, akrabayı gözetmek, yetime sahip çıkmak, garip gurebanın hakkını savunmak… tabi ki insanı zirveye doğru çıkarıyor, fakat burada kölelik insanın dikkatini çekiyor.
Malumunuz kölelik sadece bedeni kölelik değildir.
Bu gün irade köleliği var;
Malumunuz başkasının gözüyle bakan kör, başkasının kulağıyla duyan sağır, başkasının ağzıyla konuşan lal, başkasının aklına göre hareket eden akılsız kimseler olarak sınıflandırılıyor.
Eğer biz alayı iliyine çıkmak istiyorsak önce kölelikten kurtulmamız lazım,
Para köleliği, nefis/şeytan köleliği, iş güç köleliği vs.
Sonradan Müslüman olan biri bir programda şu soruya muhatap olmuştu; “Sen Müslüman olunca ne değişti?” Adam dedi ki; “Ben Müslüman olmadan önce bazı yerlerde şöyle bir cümle görüyordum “huzur İslamda” ben Müslüman olduktan sonra bir de baktım ki derdim kat kat arttı.
Yetimleri düşünüyorum,
Fakirleri düşünüyorum,
Mazlumları düşünüyorum,
Ümmetin gidişatını düşünüyorum,
İnsanlığın durumunu düşünüyorum, bunların hepsi bana dert oldu, ayrıca bu dertler karşısında benim de gücüme göre bir ödevim var, çalışmak gayret etmek benim vazifemdir. Halbuki eskiden nerde akşam orada sabah, keyfime bakıyordum.
Peygamber efendimiz o zor şartlar içinde görevlendirilirken yüce Allah ona hitaben “Muhakkak sen müthiş bir ahlak üzeresin” diyerek ona şöyle bir motivasyon vermiş olamaz mı? onların elinde bir çok imkan var ama sende de yüce bir ahlak var. İşte bu ahlak ile peygamberimiz diğer tüm imkanları geride bırakmıştır.
Malumunuzdur bazen cemaat ehlinden birileri; “şu camide güzel vaaz veren bir hoca var, onu dinlemeye gidelim” dediklerini duymuşuzdur, ama ben şu imam gibi yaşamak isterim diyen kimselere pek rastlamadım.
Gençler diyor ki;
Bize adaleti anlatmayın, adil olan insanları gösterin,
Bize hak hukuku anlatmayın, hak hukuka riayet insanları gösterin,
Bize dürüstlüğü anlatmayın, dürüst olan insanları gösterin,
Bize mertliği anlatmayın, mert insanları gösterin,
Bize merhameti anlatmayın, merhametli insanları gösterin,
Bize kardeşliği anlatmayın, kardeş olarak biri diğeriyle muamele eden kişi ya da devletleri gösterin.
Evet hiç birimiz peygamber olamayız ama peygamber gibi yaşamakla yükümlüyüz.
Şöyle bir düşünün yüce Allah ahlakımızı tanımlarsa acaba nasıl anlatacak? Acaba biz de peygamberin ahlakından bir pay yaşıyor muyuz?
Değerli arkadaşlar, “insan derdi kadar büyüktür” Allah bizi dertsiz bırakmasın, derdinin tedavisi için çalışan kimselerden eylesin.
Kısacası; Mümin gibi düşünmek ve Müslümanca yaşamak lazım galiba”. Dedi