Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya Sur Ak Parti tarafından gerçekleşen Gaziler ve Şehit yakınları programına katıldı ve gözlemlerini yazdı.
11 Eylül günü Sur Ak Parti Kadın Kolları Başkanı Asiye Budakın öncülüğünde, kadın kolları yönetim kurulu üyeleri eşliğinde 11 Gazi ve Şehit yakınları evlerinde ziyaret edilerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın “Terörsüz Türkiye” temalı mektubu kendilerine ulaştırırdı.
Mahalle Başkanımız Ahmet Budakın araç sürücülüğünü üstlendiği, benim de “Sur Aksallılar Heyeti” adına iştirak ettiğim bu ziyaret siyaset üstü bir faaliyet olduğuna inanıyorum.
Çoğu “Kıbrıs Gazisi” olan bu babayiğitlerden kimisi mektubu ayakta alırken, kimisi de mektubu öpüp başına koydu. Gazilerimiz ve Şehit yakınlarımız ülkenin huzur ve selameti için duacı olduklarını söylerken samimiyetleri ses tonlarında ve yüz ifadelerinde okunuyordu. Bazılarının yaşam şartları zor olmasına rağmen kanaat ehli gözü tok insanlar olarak onları gördük, mesela hiç biri “gazilerin maaşı azdır” diye bir konuyu mevzu etmediler.
Bu ziyaret beni öyle etkiledi ki; “Gazilerimize “yüksek subay” unvanı verelim, gelen giden garnizon komutanları onlara selam dursun” demek içimden geldi.Bunlar can vererek, kan vererek ülkeyi müdafaa etiller, biz böyle kınalı koçların sayesinde güvendeyiz.
Haddini bilmez Teğmenler gibi Başkomutana kılıç çekenler utansın. Aslında onları Ankaranın Kızılayında ipe götürmek lazımdı.
Bundan birkaç yıl önce yüzlerce Kıbrıs gazimizin olduğuna dikat çekerek “Kıbrısın Tapusu Diyarbakırlıların elindedir” başlıklı bir yazı yazmış ve Kıbrıs adasının ülkemiz için bir ileri karakol olduğunu, orayı karanlık ellere bırakma gibi bir lüksümüzün olmadığı ve ülke güvenliği açısından kritik bir ada olduğunu vurgulamıştım. Şimdi de aynı gerekçeyle diyorum ki, bu ülkenin güveliğini istiyorsanız sınırlarımızın hemen ötesinde oluşabilecek silahlı oluşumlara fırsat verme lüksümüz yoktur.
Şu anda Rojavada ABD silahlı bir oluşum teşekkül etmek isteniyor, ister inanın ister inanmayın böyle bir oluşumun ülkemizin güvenliği açısından sıkıntı oluşturur. Rojavada çözüm silahlı federasyonda olmadığı gibi, Şaraya teslim olmakta da değil, çare Türkiyenin garantörlüğünde sivil eyalet yönetimindedir, ayrıca PYDnin seküler, tanrı tanımaz yönetim tarzından da vazgeçmesi şartıyla. PYDnin Rojavada oluşturduğu militarist kanton/komün yönetimi ile oradaki Kürtleri de bir baskı ve zulüm altında tutukları gözden kaçırılmamalıdır. Sadece şunu düşünün anlayacaksınız Kürt kültür ve inancına saygılı olan Berzani yönetimine karşı olanlar Rojava, Rojava deyip duruyorlar.Demek ki mesele Kürtlerin huzur ve selameti değildir.
Bir az konunun dışın çıktım ama güvenliğimiz açısından Kıbrısla benzerliği bakımından değinmeden geçemezdim.
Ziyaret ettiğimiz her haneden “Terörsüz Türkiye” sürecine tam destek ve dua aldık. “Ne olur insanlar ölmesin, biz de huzur içinde yaşayalım” demeleri bize de huzur verdi, biz de onların bu dualarına amin dedik.
Ayrıca Kıbrıs Gazileri gazilere genel olarak verilen bazı haklardan mahrum olduklarını söylediler, bu konuda Şehit-Gazi dernekleriyle işbirliğine gidilerek varsa bir yanlışı düzeltmek de siyasilere, bize düşüyor.
Türkiye coğrafi konumuyla, yer altı yer üstü zenginlikleriyle, dört mevsimin yaşandığı, adeta bir yarımada oluşuyla müstesna bir memleket. Öyle ki karanlık dünya aklı ülkemiz için “kurursa sulayın, uzarsa budayın” yaklaşımıyla bize muamele ediyorlardı.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemiz uzadıkça uzuyor ve batılılar bizi budamakta zorlanıyorlar, sağdan soldan bizi rahatsız etmek için çalışıyorlar, ama nafile “Terörsüz Türkiye” projesiyle iç cephemizi takviye edersek maddi manevi kalkınma için artık önümüzde engel kalmayacak evvel Allah, işte bunun için de bundan sonra "Yüksek Subay" adını verdiğimiz gazilerimiz ve şehit yakınlarımızın dualarına ihtiyacımız var. Kendilerine sıhhat selamet diliyorum, amin demeniz dileğiyle.
Selam ve selametle kalın, huzur içinde yaşayın.