Afganistandan sonra Suriyede de Müslümanlar sınavda, ya İslamın adalet anlayışına müracaat edip, kendi iç huzurunu sağlayabildikleri gibi dünyaya da alternatif bir yönetim tarzı ortaya koyacaklar, ya da Batının batıl değerlerinin cazibesine katılarak yüz yıl öncesinde Türkiyenin düştüğü hataya düşecekler.
60 yılı aşkındır Suriye halkına hayatı zehir eden Suriyedeki Baas rejiminin miadı doldu. Yerine Suriye Milli Ordusu Tahriri Şam ile iş birliği içinde oluşan bir heyet geçti. Bu onlar için bir fırsattır, bu fırsatı iyi değerlendirmeleri lazım.
Bir devlet sevk ve idare edilirken insanın huzur ve selameti, mutluluğu ve emniyeti için çaba sarf etmekle yükümlüdür, bu da İlahi Öğretiden ilham alarak sağlanabilir.
Umarım batının batıl değerlerinin peşine düşmezler,
Yok efendim;
Demokrasiymiş,
İnsan Haklarıymış,
Kadın haklarıymış,
Çocuk haklarıymış,
Özgürlükmüş…
Bu cafcaflı vaatlerin Gazzede nasıl da boğulduğunu insanlık göz yaşları içinde seyretti.
Batının bu değerlerinin hiç biri İslam coğrafyasında işe yaramıyor. Çünkü bu değerleri tanımlayan beşeri akıldır, ilahi öğretiden esinlemedikleri için adı hoş, içi boş ifadelerdir.
En kısa zamanda hükümetin eline 7 madde verip devleti fiili olarak yönetme yetkisini geçici hükümete iki yıl süreyle verilmelidir.
Bu geçici hükümet bir yandan ülke yönetilecek diğer yanda anayasasını yapacak, ondan sonra bir disiplin içinde nitelikli bir Meclis oluşturulacak. Devlet, Yasama Yürütme ve Yargı erklerinden oluşsa da Meclis en güçlü erk olarak oluşturulmalıdır.
Siz de seçim yapın ve buna biat deyin, halk kime biat ederse ülkeyi o yönetesin.
Kadın hakları elbette ki olmalı tıpkı tüm insanların hakkı gibi, ama ne kadına ne erkeğe zina hakkı özgürlük diye verilmez/verilmemeli, bay bayan bir defa namusu kirlendi mi artık kendine gelmesi zorlaşır.
Özgürlük deyince İslamın temel prensiplerini çiğneme hakkı olarak bilinmemelidir. Allahın emir ve yasakları çerçevesinde insanlar özgür olmalıdır.
Bu savaş sonrası ülke sıkıntıya düşer, dolayısıyla halk açlık ve sefalet içinde yaşamak durumunda olabilir, yetkililerin yeme içmelerinden başlamak üzere yaşantılarına dikkat etmeleri lazım, nefsinin arzularını frenlemelerini, her türlü israftan kaçmaları lazımdır. Bir ülkenin yetkilileri vatandaşların yediğinden yer, içtiğinden içerse halk daha sabırlı olur ve sürecin getirdiği sıkıntılara katlanır.
Demek istediğin Suriye yeni yönetimi isterse örnek bir yönetim tarzı ortaya koyabilir. Ya İlahi Öğretiden, Veda hutbesinden, Ömer Bin Abdulazizin yönetim tarzından esinlenerek tarihe not bırakacaklar, ya da batının batıl değerlerinin peşine düşecekler ve bir çeyrek yüz yıl da böyle gider.
Sene 2014 yılı Bağdatta yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı kongresinde Suriyenin durumunu eleştirirken; Çin, İran, Beyaz Rusya ve Lübnan Hizbüllahının Baas rejimine verdiği desteği “serserilik” olarak dile getirmiş, buna seyirci kalan devletleri de eleştirmiştim. Arada 10 yıl geçti, maalesef 10 Milyon insan yerinden yurdundan oldu, bu sürecin bu şekilde gidemeyeceğini daha yeni yeni birileri anladı.
Diktatör kişi ve sistemlere ibret olsun. Buna benzer bir zulmü Ak Parti iktidarından öncesinde kadar bizim ülkede de vardı, Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde ülkenin önü açıldı, vatandaş bir derece huzur ve sükunete kavuştu, ama bizim de ayağımıza dolanan bir Kemalist sistem var, ondan dolayı temel manada sıkıntımız hala devam ediyor. İşte Suriyenin yeni yönetimi devletin temel prensiplerini doğru bir esas üzerinde oturta bilirse, her geçen gün ülke huzur ve sükunete kavuşur diye düşünüyorum.
Şimdilik bu kadarla yetinelim, “bakalım Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.” Diyor ve yazımı kısa kesiyorum.
Haydi hayırlısı olur inşallah.