Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya bu hafta “Cuma sohbeti” adlı söyleşiyi Ulu caminin eski baş imamı Kur’an ilimleri” medresesi Müderrisi Mehmet Sait Yaz ile yaptı.
Röportaj:
Kaya: Üstadım kendini kısaca tanıtır mısınız?
Sait Yaz: Ben Mehmet Sait Yaz. 1962 yılında Silvan ilçesinin Çırık köyünde dünyaya geldim. İlk okulu orada okudum. Sonra Hüseyna köyünde seydayı Mehmet Şerif yanında Sarf/Nahiv sıra kitaplarını Siyuti’ye kadar okudum, daha sonra babam Zilan Köyüne imam olarak gidince ben de onunla birlikte gittim ve tahsilimin kalan kısmını onun yanında tamamladım.
Babam icaze verirken fazla kalabalık oluşturmuyordu, birkaç tane alim çağırır, onların huzurunda icazeyi okur ve mücazına verirdi. Bana da bu konuda daha sade olmamı tavsiye etti. Daha sonra Ergani’de bir süre fahri imamlık yaptım. Sonra merkez köyden Acidel köyünde vazife yaptım. Bu süre içinde orta okul ve imam-hatip lisesini dışarıdan bitirdim ve resmi İmam oldum. Sosyal bilimler ve ilahiyatı dışarıdan bitirdim. 2000 yıllında Ulu camiine atandım ve bu sene nisan ayı itibariyle emekli oldum.
Kaya: Medreseniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Sait Yaz: 8 yıldır burada Kur’an İlmi medresesinde ders veriyorum, burada ilahiyat öğrencilerine eğitim öğretim veriyoruz, çünkü mesleklerine lazım bir ilim, hatta elzemdir. Şimdiye kadar 60 kadar talebemiz icaze alacak seviyede burada medrese tahsillerini tamamladı. Çalışmalarımız devam ediyor.
Formel tahsili olmayan kimseleri yetiştirdiğimiz zaman bu alanda çalışma imkanları kısıtlı, piyasada normal bir işle uğraştıkları için ilmini sarf etme imkanları olmuyor, dolayısıyla zamanlarına da yazık oluyor, onun için ilahiyat öğrencilerini tercih ediyoruz.
Kaya: Hocam, Adalet kavramını izah eder misiniz?
Sait yaz: Adalet dinin temeli, devletin imanıdır. Adaletin olmadığı yerde imandan bahsetmek çok zor. Adaletin varlığı tevhidin işaretidir.
Her Cuma günü hutbede “Muhakkak Allah adaleti, ihsanı, akrabaya yardım etmeyi emreder” deniliyor. Yine başka bir ayette ”Adaletle hükmedin; çünkü takvaya en yakın duruştur adalet” Bu ve benzeri ayetler adaletin ehemmiyetine işaret ediyor.
Adil olma konusunda örnek olmak gerekiyor. Kul hakkı şehit üzerinde olsa bile Yüce Allah ona tekeffül ettikten sonra cennete gider. Hac ve ömre insanın günahları siler, affa mazhar kılar ama kul hakkı hariç.
Bu konuda şefaati da su-i istimal edenler var. Birisi Allah’ın emri çerçevesinde yaşayacak, diğeri de günahlara dalmış bir tarzda hayatını sürdürecek ve şefaatle paçayı kurtaracak, bu ilahi adalete uygun düşer mi? Elbette ki şefaat var; ama bu düzeyde her önüne gelen için de değildir. Kur’an-ı Kerim’de bazı tiplemeler için günahlar sıralanırken “Hiç bir şefaatçinin şefaati onları kurtaramaz” denilmektedir.
Hükümetlerin, devletlerin adaletle ömrü uzar, vatandaşları huzurlu olur, kendini güvende hissederler. Adaletin olmadığı yerde ne imandan, ne ibadetten, ne de huzur ve asayişten bahsedilebilir. Onun için Allah-u Teala adaleti Kur’an’da imanın yanına koymuş.
Kaya: Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de “Muhakkak Allah sadıklarla beraberdir.” buyuruyor, bu sıdk çok mu önemli acaba izah eder misiniz?
Sait Yaz: İman zaten sadakattir. Mesela zekatın bir adı da sadakadır. Yani zekat vererek aynı zamanda imanının varlıüını tasdik ediyor.
Ey iman edenler imanını tasdik ediniz, ereğini yapınız buyurlmaktadır. Bu konuda tartışmalar yapılmış, ilim adamları arasında baskın görüş imanın amelle takviye olduğu yöndedir.
Ayrıca sadakat dürüst olma anlamını da taşıyor. Biz Müslümanlar maalesef dürüstlük konusunda dökülüyoruz. Öyle önemli ki bazen bana soruyorlar İslam’ın şartları kaçtır? Ben de bir tanedir, o dürüstlüktür. Diyorum.
Sadakat imanın çekirdeğidir yiyebilirim.
Kaya:Kanaat konusunda bizi aydınlatır mısınız?
Sait Yaz: Kanaat rızkın özeti, özü, helali ve muteberi ile iktifa etmektir. Geniş anlamda Allah kişi için ne takdir etmişse onu içten kabul etmesidir. Mesela Allah dil olarak bizi Kürt yaratmış, ya da bu coğrafyada dünyaya göndermiş, müslümanlar arasında dünyanın bir ferdi olarak halk etmiş biz buna kanaat etmeli, Allaha şükür etmeliyiz.
Kaya: Tasavvufi bir kavram olan Zühd hakkında bizi aydınlatır mısınız?
Sait Yaz: Bu kavramlar önemli kavramlardır, bize intikal eden yaygın haliyle zühd; az ile iktifa etme, basit elbise giyme, küçücük daracık evde oturma şeklinde olmuş, ama asıl zühd o değildir.
Zühd ahretine zarar verecek bütün söz ve davranışlardan uzak durmanın karşılığıdır. Peygamberimiz Ebu Hüreyre’ye kün fiddünya zahiden(Dünyada zahit ol) deyince; insanların elindekine tenezzül etme, elindekini de insanlardan esirgeme ki insanlar senden razı olsun. Allah’ın sana verdikleriyle yetin ki Allah senden razı olsun.
Zühd dünayı terk etmen değil, dünyaları sana verseler bile dünyalıklara boyun eğmemektir.
Zahit denildiği zaman dünyayı terk eden kimse akla geliyor, bu zühd kavramının karşılığı değil. Ayrıca sarıklı, sakallı, cübbeli, orta yaşlı kişi aklımıza geliyor, yanı dış görünüş akla gelmektedir, bu bir hatadır. Dış görünüşü göstermeyen nice zahitler var toplumda.
Zühd tasavvufun çekirdeğidir. Ama zaman içinde lüb yerinde kalmış, kışrı bize gelmiş.
Kaya; Alimlerin önemini anlatabilir misiniz?
Sait Yaz: Alim, bilen adam demektir. İlimle uğraşan, bu konuda cehdeden kişi akla gelir. Kur’an-i ilimleri bilip insanlara tebliğ eden i’layı kelimetullah için çalışan kimselere alim diyoruz.
Emri bil maruf, nahyi anil münker(Doğru olanı emretmek, kötülükten men etmek) icabı Müslümanlara katkısı olan kimselere alim diyoruz.
Önceki sorularda dile gelen kavramlar bir birini tamamlayan değerlerdir. Bu kavramlar birer fakülte ise, üniversitesi Kur’an’dır. Ancak Ku’an’ın katkısı ile bu kavramlar hayata geçebilir.
Bir başka ifade ile alim, çağını ve şehrini tanıyan ve toplumun önünde olan kimsedir. Makam mevki beklemeden Allah rızası için halkı aydınlatan kimsedir diyebiliriz.
Kaya: Cuma günün önemini anlatır mısınız.
Sait Yaz: Malum Cuma adında bir sure var. Bu surenin ayetlerinin birinde “Cuma günü Cuma ezanı okunduğu zaman her türlü iş ve alış verişlerini bırakarak namaza gidiniz” diyor.
Normal cemaatle kılınan vakit namazı da, Cuma namazı da bayram namazı da Müslümanları bir araya getirip, dertleştirip, aralarında var olan sorunları gidermek ve hayata huzur kazandırmak için olsa gerek.
Fatiha’ya bakıyoruz, Hamd alemlerin olan Allah’a aittir, Rahman da Rahim de odur, ancak ona ibadet ederiz diyoruz. Bu sözümüze bağlı kalmamaız lazımdır.
Ezan okunduğu zaman vakit namazlarında da camiye koşmalıyız.
Bütün bu güzel ibadetlerin amacı kıyamet meydanında mahcup olmamak içindir.
Düşünün Diyarbakır’da en az 100 binden fazla insan cumaya gidiyor. bunları uyarabilsek, bunları yönlendirebilsek bu topluma nasıl bir kalite gelir?
Ondan dolayı Cumayı önemli bir toplantı anı olarak düşünüp ona göre oradan alınan dersi yerine getirmek lazımdır.
Yoksa namazımız rüku ve sücudumuz yavan kalır diye düşünüyorum.