PROF.DR.AYGÜN
ATTAR’IN, FRANSA SENATOSUNDA SÖZDE
ERMENİ SOYKIRIMINI İNKARI SUÇ SAYAN YASA TASARISININ KABUL
EDİLMESİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI (25.01.2012)
Fransa’da,
Patrick Deveciyan tarafından Mayıs 2006 da meclise sunulan fakat cumhurbaşkanı
Chirac tarafından senatoya sevk edilmeyen sözde Ermeni soykırımını
inkarı suç sayan yasa tasarısı Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından
tekrar gündeme getirilmiş ve söz konusu yasa önce parlamentoda sonra
da senatoda 23 Ocak 2012 günü hukuku hiçe sayan milletvekilleri tarafından
kabul edilmiştir.
Fransa Senatosu,
1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmeyenleri
hapis ve para cezasına çarptırmayı öngören yasa teklifini
dün çoğu vekaletle kullanılan 86’ya karşı 127 oyla onayladı.
7.5 saat süren görüşmede şanlı Türk tarihi olaylar ile ilgili
olmayan üçüncü bir ülke tarafından yargılandı. Anayasa Komisyonu
Başkanı Jean-Pierre Sueur, “Parlamentolar tarih yazamaz” dedi.
60 kadar senatörün katıldığı oylamada yasayı onaylayan karar
'vekalet oylar'la alındı. Parlamento ile İlişkilerden Sorumlu Fransız
Bakan Patrick Ollier, yüz karası olan bu yasayı adeta hükümetin
hazırladığı bir yasa tasarısıymış gibi ölümüne savunarak
hukukun siyasete alet edilmesinin örneğini sergilemiştir.
Her nedense
Fransa 1919’da Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Akdeniz’deki
illerimizi işgal ederken Anadolu topraklarında kurulacak Ermenistan
vaadi ile aldatarak kendi yanına çektiği işbirlikçi Ermenilerin
yerel halka yaptıkları katliama ortak olmasına rağmen 1915 olaylarıyla
ilgili yargısız infaz uygulama hakkını kendisinde görmektedir.
Fransa şimdi Kurtuluş savaşı sonunda Anadolu’yu terk etmek zorunda
kalan Ermenilere karşı vicdanını rahatlatmak için, bu yasayı çıkararak
vefa borcunu ödemektedir.
Bu işin arkasında
1789 Fransız Devrimi yıllarında Anadolu’dan ciddi miktarda paralar
götürerek ‘Büyük Ermenistan’ iddiaları için yatırım yapıp,
Lobi kurup Milliyetçilik faaliyetlerini yürüten ve siyaseti yönlendirecek
kadar güçlü sermayeye sahip Ermeni Diasporası ve onların ticari
hesapları vardır. Fransa Ermenistan halkının yönetimine de karışmakta
ve halkın istediği değil Diasporanın istediği kişileri orada yönetime
getirmek istemektedir. İşin içinde “mazlum, masum halkların hakları,
kanayan yaraların iyileştirilmesi değil” para ve siyasetin ortak
hareketi vardır.
Fransız parlamenterlerin
ve cumhurbaşkanı Sarkozy’nin davranışları tam anlamıyla haddini
bilmezliktir. Sarkozy, böyle bir yasayı önümüzdeki Mayıs ayında
Fransa’da yapılacak seçimde 500 bine yakın Ermeni'nin oyunu almak
için malzeme olarak kullanmaktadır. Fransa'nın yapmak istediği,
1915'te yaşandığı iddia edilen sözde soykırımla ilgili bir icraat
değildir. Fransa Türkiye'nin bulunduğu stratejik konum ve Ortadoğu
coğrafyasında son dönemdeki başarılı politikalarından rahatsızlık
duymakta olup bu nedenle Ermeni soykırımı iddiaları üzerinden strateji
geliştirmektedir.
Refah içinde
yaşayan Ermenileri kendi mezhebine çekmek için gerçekleştirdiği
kirli oyunları ve tacize varan uygulamaları ile bıktıran bu etnik
grubun, tebaası olduğu Osmanlı devletinden yardım talep eden şikayet
dilekçeleri Fransa’nın gerçek yüzünün belgeleri olarak arşivlerimizde
bulunmaktadır. Fransız meclisi milletlerin tarihi geçmişlerini araştıracaksa
işe bu belgelerde gizlenmiş kirli geçmişi ile yüzleşmekle başlamalı
ve sömürmeye alışmış genlerini terbiye etmelidir.
19. asrın
sonlarından itibaren başlayan Ermeni olaylarını, 1915 tehcirini
ve daha sonraki gelişmeleri gösteren en önemli vesikalar hâlen Osmanlı
Arşivi'nde muhafaza edilmektedir ve Ermeni araştırmacıları
dahil herkese açıktır. TTK bünyesinde 2003'te kurduğu 'Ermeni Masası'nda,
'Ermeni Meselesi' ilk defa bilimsel olarak araştırılmaya başlanmıştır.
Burada görevlendirilen ilim adamları, Ermeni sorununu, sadece Osmanlı
Arşivi'nden değil, Amerikan Millî Arşivleri, Kongre Kütüphanesi
Arşivleri, İngiliz Arşivleri, BM Arşivleri, Harvard Üniversitesi
Misyoner Arşivleri, Near East Relief Arşivleri, Alman Devlet Arşivi
ve bizzat tarafımca Rus arşivleri tek tek incelenmiştir. Bu belgelerin
bize gösterdiği söz konusu o yıllarda ortak acılar yaşanmıştır
ancak soykırım asla!
Fransa parlamentosunda
kabul edilen yasa özgür düşünceye, insan haklarına ve bilime vurulmuş
bir darbe, tarihin tartışmaya açılmasını engelleyen, hiçbir hak
ve hukuka sığmayan bir olaydır. Nitekim bu yasa Fransa Anayasası’nın
“fikir ve ifade özgürlüğünü” öngören 34’üncü maddesine
aykırıdır. 34’üncü madde aynı zamanda parlamentonun tarihi olaylar
hakkında yasa çıkarmasının önünde de engel teşkil etmektedir.
Bu bağlamda yasa, düşünce ve ifade özgürlüğüne kısıtlama
getirmesi nedeniyle araştırmacıların ve eğitim görevlilerinin
tarihi sorgulama yolundaki araştırmalarına de engel teşkil edebilecektir.
Fransa,1992
yılında kurulmuş olan AGİT Minsk Grubu’nda ABD ve Rusya ile birlikte
eş başkanlık görevini yürütmesine rağmen Karabağ’daki hukuksuzluk
konusunda bir gelişme olmamasının da baş sorumlularından birisidir.
Fransa senatosunda kabul ettiği bu yasa ile tarafsızlığını kaybetmiştir
ve bu nedenle AGİT Minsk Grubu’ndaki eş başkanlık görevinden
derhal çekilmelidir. Nitekim söz konusu yasa tasarısının Fransız
parlamentosunda onaylanmasından hemen sonra bu talebimi içeren bir
yazı hazırlayarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon'a
gönderdim. Konunun takipçisi olmaya ısrarla devam edeceğim.
Bu konu
ile ilgili Azerbaycan kamuoyuna müracaatım da büyük yankı
uyandırmış, Azerbaycan halkında bununla ilgili büyük bir destek
kampanyası başlamıştır. Azerbaycan kökenli bir Türk vatandaşı
olarak belirtmem gerekiyor ki Fransız senatosunda kabul edilen bu yasa
tasarısına karşı Azerbaycan devleti
Türkiye ile ortak hareket etmeli,
kesinlikle taviz vermemelidir. Çünkü her zaman ve her konuda Azerbaycan’a
yürekten destek veren, onun kederini keder, sevincini sevinç
olarak gören, bağımsızlığının devam etmesi için canını, kanını
dahi esirgemeyen Türk halkı öncelikli desteği gardaştan beklemektedir.
“Bir millet iki devlet” söylemi bunu gerektirmekte, Türkiye ve
Azerbaycan’ın ortak çıkarları
da birlikte hareket etmenin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu tavrımızla 2015 yılına bu türden hazırlık yapan diğer devletlerin
önünü de kesmiş olacağız.
Sarkozy’nin
bir sonraki hamlesi kendi parlamentosundan geçirdiği bu yasayı Avrupa
Birliği’ne de taşımaktır. Böylelikle herkesin Türkiye Soykırım
yaptı demesi ve sözde soykırımı inkar edenlerin ceza alması amaçlandığı
gibi her fırsatta Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı olduğunu
dile getiren Fransa bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır.
Her ne kadar
bu yasanın uygulanabilirliği ciddi bir şekilde tartışılsa da alınan
karar ülkemizin, devletimizin prestijinin sarsılması anlamında kabul
edilmezdir. Yoksa ki 100 bin kişi Fransa’da “soykırım yok dese
ceza mı verecekler veya binlerce insanı hapse mi atacaklar? Soykırımın
olmadığına inanan 500 binden fazla Fransalı Türk bu yasa gereğince
halihazırda suçlu konumunda mıdır?” Görüldüğü gibi senatoda
kabul edilen bu yasa tasarısı, mesnetsiz içeriği tartışmalı ve
Fransız devleti açısından siyasi intihar olmanın ötesinde bir
şey değildir. Küçük siyasi hesaplar uğruna alelacele kabul edilen
bu yasa tasarısının Fransa’ya hiçbir şey kazandırmadığı aşikardır.
Düşünce özgürlüğünün savunuculuğu ile böbürlenen Fransız
halkına çok şey kaybettirdiği ise tartışılmazdır. Bu nedenlerden
dolayı tasarının anayasa mahkemesince iptali için 60 sağduyu senatörün
bulunacağına ilişkin ümidim devam etmektedir.
Bize düşen
akılcı bir şekilde, tarihi belgeleri ortaya koyarak bununla
mücadele etmek ve sözde soykırımın 100. Yılı olan 2015 yılına
kadar uzun dönemli bir strateji geliştirmektir. Bu konuda ciddi görevler
üstlenmesi gereken bilim camiası akademik nezaket içerisinde aynı
zamanda cesur bir şekilde tarih konuşmaktan kaçınmamalıdır. Kanımca
Yakın vadede ise yapılması gereken, alt yapıdan yoksun, içeriği
çelişkilerle dolu olan bu yasa tasarısının işlevsizliğini ortaya
koyacak girişimlerde bulunmalıyız. Mesela şahıs olarak yapmayı
düşündüğüm soykırımın olmadığını bilimsel verilerle ortaya
koyacağım bir konferansı en kısa zamanda Fransa’da gerçekleştirmektir.
Prof.Dr.Aygün ATTAR
Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölüm Başkanı