Eyüphan KAYA
Sivil toplum kuruluşları temsilcileri, veliler ve öğretmenlerin ilgi gösterdiği etkinlikte manidar konuşmalar yapıldı, ilahiler ve şiirler okundu, Mevlud-ı Şerif seslendirildi.
Okul müdürü Metin Çelebi; Özetle Peygamberimiz, hiç yalan söylememiş, hiçbir cana kıymamış, Kimseye zulüm etmemiştir.
Bir sözünde “Müslüman insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir”, Başka bir sözünde ise, “bir kimse kendisi için istediklerini kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz.” Peygamberimizin sünnetinin bize düstur olması dileğiyle bu çalışmamızın denizden damla misali de olsa inşallah gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olur, dedi.
İl Müftüsü Burhan İşliyen, bizi Hz.Peygambere ümmet kıllan yüce Allah’a şükürler, Peygamberimize salat ve selam olsun.
Az önce peygamberimize salat ve selamlar getirildi, ilahiler, şiirler okundu, bunların hepsi güzel şeyler ama eğer peygamberimizi gerçekten seviyorsak elimize ve dilimize sahip çıkmamız lazımdır.
Anlaşılan mevlut programımızda sadece kızlarımız var, bu münasebetle ben Hz.Fatıma annemizden bahsedeyim, annemiz dediğimize bakıp yaşlı biri aklınıza gelmesin, 25-26 yaşlarında Hz.Peygamber’den sadece 6 ay sonra vefat eden Hasan ve Hüseynin annesi peygamberimiz aleyhisselamın Hz.Hatice’den kalma tek kızıydı.
Peygamberimiz, kızı Fatıma gelince ayağa kalkar, birkaç adım ona doğru gider, “babasının annesi, hoş geldin” diyerek elbisesinin uzantısı üzerinde oturturmuş, sırtını sıvazlar ve severmiş.
Hz.Peygamber her sefer dönüşü Fatıma’nın evine gider Fatıma ona bal şerbetini ikram edermiş, bir gün yine geliyor, Hz.Fatıma yine şerbeti hazırlarken bir de bakıyor ki babası gitmiş, soruyor acaba niye gitti diye, peygamberimiz demiş ki “Fatima ne çabuk peygamber kızı olduğunu unuttu, baktım ki duvara bir kumaş asmış, biz taşa, duvara elbise giydirmekle emir olunmadık,” demiş.
Bir gün yine Hz.Ali’nin payına düşen ganimetten Hz.Fatıma boynuna bir gerdanlık takmış, Hz.Peygamber demiş ki “bu nedir kızım boynunuzda ateşten bir gerdan görüyorum”, aslında dinen haram da değil ama lider olmak kolay değil, rehber olmak kolay değil. Hz.Peygamber kendi ailesine bir toz zerresi olsun dahi istemezdi.
Hz. Fatıma o gerdanlığı satıyor ve o parayla bir köle alıp azat ediyor, peygamberimize haber veriyor ve Hz.Peygamberimiz “kızımı ateşten azat eden Allah’a şükürler olsun” diyor.
Peygamberimiz her sabah namazında Fatıma’sının kapısını çalardı, namaza kalkın diye bir gün yine kapısını çalıyor. Hz.Fatıma diyor ki baba Hüseynin sabaha kadar uyutmadı, ben de sabah namazını kıldıktan sonra yattım. Peygamberimiz korkma kızım cennette böyle sıkıntılar yoktur.
Malum Peygamberimiz buyuruyor, “iki rekat sabah namazı bütün dünya ve içindekinden daha hayırlıdır.”
Peygamberimizi güzel sözlerle de anacağız, ama kulaklarımızı yanlış şeylerle kirletmeyeceğiz, elimizi harama uzatmayacağız, gözlerimizle kimseye sıkıntı vermeyeceğiz, dilimizle kimseyi rahatsız etmeceğiz, peygamberin ahlakıyla ahlaklanmaya çalışacağız.
İnşallah sizler birer iyilik timsali olarak topluma örnek bir hayat yaşayacaksınız. Dedi.
ÖĞRETMENLERE SEMİNER VERİLDİ
Daha sonra kaymakamlığın konferans salonunda aday öğretmenlere bir konferans verildi, kısa bir konuşma yapan Bismil İlçe Milli eğitim müdürü Eğitimci-Hukukçu Aydın Ak “huzurunuzda yarınların duyarlı neslini yetiştirecek çiçeği burnunda öğretmenlerimiz var, meslek hayatlarında nelere dikkat etmeleri konusunda kendilerine tecrübelerini paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyorlar, malumunuz eğer ikimizin kurumu hakkıyla çalışırsa, kısa zamanda hayata kalite gelir, ben bu kanaatteyim” dedikten sonra mikrofon sizin diyerek kürsüyü Burhan İşleyen hocamıza bıraktı.
Burhan İşleyen hocamız aday öğretmenlere dönük hikmet dolu bir tecrübe paylaşımında bulundu.
Genç öğretmen arkadaşlarım, ben de meslek hayatımın ilk 6 yılında öğretmenlik yaptım, ayrıca bir öğretmen babasıyım.
Diyarbakır’ın nasıl bir şehir olduğunu bilmemiz, tanımamız lazım. Bu mukaddes şehir 639 yılında çoğunluğu sahabe ve aralarında tabiinlerin de bulunduğu bir mübarek ordu tarafından fethedilmiş bir şehir. Anadolu’nun İslam yurdu için bir kapısı niteliğindedir.
Daha önceki dinlerin de ibadet yeri olan ulu cami fethin sembolü olarak mescide dönüşmüş ve Camiyi kebir(ulu cami) adını almıştır.
Daha şehrin sonra dört kapısında hamamlar yapılmış ve bu şehre abdestsiz girmek uydun değildir denilerek dışarıdan gelenler yıkandıktan sonra şehre girerelermiş.
Ayrıca Alpaslan Diyarbakır üzeriden Silvan ve Ahlat’tan Malazgirt’e geçmiştir. Bu güzergahta 13-17 bin arası askerin Kürt aşiretlerinin verdiği katkıyla Diyojen’in üzerine gidilmiş, yani Malazgirt ırkçılıkla anılacak bir zafer değil, Türk ve Kürtlerin birlikte başardığı bir kardeşlik numunesi ve bir ümmet bilincidir, bunu böyle bilmek lazım.
Bunu niye anlatıyorum çünkü burada daha çok ayrımcılık üzerinde duruluyor, hatta Ömer’in ordusu geldi Kürtleri katletti diyenler bile var, hakbuki o zaman Diyarbakır’ın içinde öyle Kürt falan da pek yokmuş.
Sizin ortak tarihimizden yola çıkarak birlik beraberliğimizi çocuklarımıza anlatmanız lazım.
Ta 1850’lede ABD Diyarbakır’da misyonerler çalışmalarına başlamış, günümüzde bu tür çalışmaların hadi hesabı yok, bu gün Kadil’de Alman da var, İngiliz’i de var, Fransız da var… var da var düşman rahat durmuyor.
Geçende biri anlatıyor bir kişi asgari ücretle işe girmek için 17.500 lira rüşvet istenmiş, behey zalim sen ne halka bu ahlaksızlığı yapıyorsun? Bu rüşveti ne hakla alıyorsun?
Geçende bir imam arkadaşımız 9 ay görevine gitmemiş, yahu arkadaş nasıl oluyor, hiç Allah’tan haya etmedin mi?
Unutmayın girilmeyen dersin ücretini almak hırsızlıktır, ahlaksızlıktır.
Bir müdür arkadaşımız anlatıyor bir öğretmen gelmiş
-Müdür bey ben izcilik faaliyetlerini yürütmek için okuluna görevlendirildim demiş müdür bey
-Hoş geldin hayırlı olsun diyor adam bir süre ortadan kayboluyor ve aybaşı geliyor
-Müdür bey benim ders ücretim ne oldu? diyor Müdür de
-Arkadaş sen burada hiç faaliyet göstermedin ki? Adam diyor ki
-Tüm okullarda böyledir. Alsa bir ahlaksızlık örneği daha.
Kıymetli arkadaşlar isterseniz yoklamayla sohbetimize başlayalım kimi meslektaşlarımız 10 dakikayı yoklamayla, 10 dakikayı susun çocuklar demekle vakit öldürüp 15-20 dakika da yarı ciddi bir eğitmenlik yapmamak lazım, bu durumda helal olan maaşımıza haram katmış oluruz. Her şeyden önce girmediğiniz dersin ücretini almak, çalmakla eş değerdir.
Hiç kimse yaptığı hırsızlığın günahını çok namaz kılmakla, umreye gitmekle onun günahından kurtulamaz.
Hz.Peygamber zamanında bir savaşta birkaç kişi şehit düşmüş; peygambere anlatılıyor filankes filankes şehit düşmüş, peygamber Allah rahmet etsin diyor, filankes de şehit düştü peygamber hayır! o şehit olmadı, onun hazineden çaldığı bir gülmekle cehennemde gördüm demiş. Artık gerisini hep birlikte düşünelim.
Ben Erzincan’da çalışırken 25-26 yaşlarında Taşkın adında bir genç geldi, adliye zabıt katibi alıyorlar, benim de klavyem iyi, iki defa sınava girdim 66-67 alıyordum son sınavda 73 aldım ilk on kişi arasına girdim fakat yedi soruyu kopya çekerek bu puanı aldım ve bazı rakiplerimin önüne geçtim. Bu sonuca göre işe girsem bu maaş helal mı? haram mı? ben haram deyince çocuk mülakata gitmedi ve hala bir doğal gaz firmasında çalışıyor.
Geçende sözüm ona bir hacıefendi gelmiş -müftü bey benim çocuk ilahiyatı bitirdi, KPSS’de 55 puan almış bunu bir İmam-Hatip yapalım, ben dedim ki -peki 65 alan var, 75 alan var, onların hakkı ne olacak? Adam sırıtıyor -sen bir yolunu bilirsin hocam diyor pişkin pişkin.
Arkadaşlar öğrencilerimizi, imanlı, itikatlı, edep ve marifetli yetiştirmemiz lazım, her şey mesleki dersten ibaret değildir.
Maalesef, başarılı bir doktor hastasının böbreğini çalıp organ mafyasına verebilir, ya da bir pilot çoluk çocuk demeden bir yerleşim birimini bombardıman edebiliyor. Eğer insanda şefkat, merhamet olursa bunu yapabilir mi?
Matematiği çok iyi olan bir mühendis demirden çimentodan çalarak, orta şiddetteki bir depremle binaların yıkılmasına sebebiyet verebiliyor.
Vallahi ve billahi işini aşkla yapan 1.400 lira ile çalışan bir temizlik işçisi böyle kimselerden kat kat hayırlıdır.
Hanı adı üzerinde eğitim öğretim yani dersimizi öğretmemizin yanı sıra değerler eğitimini de öğretmemiz lazımdır.
SIBYAN OKULUNU ZİYARET ETTİK.
Daha sonra müftülüğün açtığı iki ana okulunu eski deyimle sıbyan okulunu da ziyaret ederek, bu iç açıcı programımızı tamamladık.
Bütün bu çalışmaları görünce “Bismil’de hayırlı faaliyetler oluyor” demek içimden geldi.Darısı başka ilçelerimizin başına.