Bayram, 24 Temmuz Gazeteciler Günü ve Sansüre İlk Direnişin 103. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklama, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun bazı maddelerinin ifade ve basın özgürlüğü önünde engel oluşturduğunu ve basın çalışanlarını oto sansüre zorladığını ileri sürdü.
Bayram, “Basın özgürlüğü üzerinde artan baskılar, yapılan gizli ve açık sansürlerin, tehditlerin en büyük getirisi ne yazık ki ‘oto sansür’ olmuştur. Sansürün yanında asıl büyük tehlike oto sansürdür. Sansürün en açık örneği; bugün ülkemizde 70’e yakın gazetecinin düşündükleri, söyledikleri ve yazdıkları nedeniyle haksız, hukuksuz şekilde cezaevinde tutuklu olmasıdır. Gazetecilere yönelik bilinçli bir şekilde korku, sindirme, tehdit senaryoları üretilmekte ve oynanmaktadır. Gazetecilerin sendikal ve sosyal haklar açısından kendini güvencede hissedememesi, işten atılma korkusu, hapis tehdidi gibi nedenlerle basın çalışanlarının birçoğu yazarken artık ‘suya sabuna dokunmama’ kaygısı taşımaya başlamıştır.
Basınımızdaki oto sansür uygulamaları, bir taraftan iktidara ‘yaranma’ içgüdüsüyle hareket eden bazı basın kuruluşlarının türemesiyle kendini gösterirken, diğer taraftan da gazetecilerin ‘gelecek kaygısı’ ile hareket ederek patron zihniyetiyle düşünmesine, yazmasına zemin hazırlamıştır. Her ikisi de mesleğimize, basın özgürlüğüne zarar vermektedir. Unutulmamalıdır ki kamu görevi yürüten gazetecilerin asli görevi toplumu doğru, tarafsız, objektif olarak bilgilendirmektir. Bu ilkelerden ödün vermek, basın özgürlüğünün geleceği ve Türk basını açısından iyileşmesi imkansız yaralar açacaktır. Bu süreç tehlikeli bir süreçtir“ dedi.
YASAL DÜZENLEME ŞART
Başta Terörle Mücadele Yasası olmak üzere, TCK ve Basın Yasası’nın, uluslar arası basın özgürlüğüne uygun hale getirilmesinin zorunlu olduğunu belirten Bekir Bayram şöyle devam etti: “Bugün güncellenmemiş ve neredeyse 103 yıl geride kalmış bazı kanunlar nedeniyle ifade özgürlüğü ağır bir tehdit altındadır. Avrupa Konseyi’nin raporunda da belirtildiği gibi; Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun bazı maddeleri ifade ve basın özgürlüğü önünde engel oluşturarak, medya çalışanlarını oto sansüre zorluyor. İfade ve basın özgürlüğü ihlallerinin önüne geçilmesi için Türk Ceza Kanunu'nun şerefe karşı suçlar (madde 125), suç işlemeye tahrik (madde 214), suçu ve suçluyu övme (madde 215), halkı kin ve düşmanlığa teşvik ve aşağılama (madde 216), kanunlara uymamaya tahrik (madde 217), suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220), gizliliğin ihlali (madde 285), Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti'ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301) ve halkı askerlikten soğutma (madde 318) konularındaki hükümlerinin AİHM kararları temelinde gözden geçirilmesi gerekiyor. Öte yandan Terörle Mücadele Kanunu'nun açıklama ve yayımlamayla ilgili 6'ıncı, terör örgütleriyle ilgili 7'inci ve soruşturma ve kovuşturma usulüyle ilgili 10 (d) maddelerinin de yine AİHM kararları uyarınca değiştirilmesi gerekmektedir.“