Taksim Gezi Parkı ve sonrasında yaşanan kolluk şiddeti ile ilgili Basın Açıklaması
Av.Ahmet KÖKSAL
Giresun ADD
Şube Başkanı
BASKI VE ŞİDDET, ADALET(!) SARAYI ' NA KADAR GİRDİ !
Taksim-Gezi Parkı'nda, son derece barışçıl bir amaçla başlayan ve devam eden ve de bugün itibariyle 15. gününe ulaşan protestolarda, bugüne kadar kollukça uygulanan aşırı şiddet, nihayet adaletin tecelli etmesini arzuladığımız Adalet Sarayı'na da girerek doruk noktasına ulaşmıştır.
Anayasa'nın 26. maddesine göre "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar." ve yine Anayasa'nın 34. maddesi "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." demektedir.
Bu anayasal koruma, uluslararası ve ulusalüstü hukuk metinlerde de yeralmıştır. Buna karşın, bu hakların korunması ve yerine getirilmesinde birinci derecede sorumlu olan devlet birimlerinin, bu hakları ortadan kaldırıcı nitelikte, hiçbir biçimde şiddet içermeyen pasif eylem ve protestolara karşı aşırı şiddet kullanması, demokratik hukuk devletinde asla kabul edilemez. Bütün bunlardan daha vahimi, "yönetme" makamında bulunanların "yönetme" yerine "idare etme" politika ve anlayışını benimseyerek ve hatta bunun ötesinde toplumu iki ayrı kampa bölmek suretiyle kışkırtma içinde davranarak, kendilerine anayasa ve yasalar ile verilen sorumluluklarını ve yetkilerini kötüye kullanmasıdır. Türk toplumu, sağduyu sahibi bir toplumdur. Bu sağduyu pekiştirilmek yerine, provokatif söz ve eylemler ile toplumun sağduyusuna dinamit koymak, bağışlanacak bir davranış değildir. Ve bu davranış sahipleri, tarih ve toplum önünde, bugünden mahkum olmuşlardır.
Başlangıçta birkaç ağaç için başlayan bu demokratik eylem ve protestolar, bu nedenledir ki, bugün ülkenin bütün şehirlerine yayılmıştır.
Öteden beri ifade ettiğimiz üzere, ülkede son 10 yıldır yaratılmak istenen "korku imparatorluğu", artık tahammül edilemez noktaya ulaşmıştır. Cumhuriyetin kurucularına "ayyaş"deme cesaretini kendinde bulan, vatandaşın yatak odasına kadar girerek kaç çocuk yapacağını ve çocukların sezeryanla mı normal doğumla mı olacağını belirleyen, içki içen herkese alkolik damgası vuran, doğayı katlederek yapılacak olan 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adını koymayı rövanş alma sayan siyasal iktidarın bu ve benzeri davranışlar nedeniyledir ki, bu eylem ve protestolar bu denli yaygınlaşmıştır. Ve ne yazıktır ki, bu şiddet ve baskı, bugün itibariyle şiddetin dozunu daha da arttırarak ve dahi adaletin tecelli ettiği, edeceği İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı'na kadar uzanarak, doruk noktasına ulaşmıştır. Bugün, savunma hakkının temsilcisi 44 Avukat, bir Adalet Sarayı'nda yaka-paça gözaltına alınabilmiştir. Şiddetin ulaştığı bu fütursuzluk ve şımarıklık, dünya tarihinde bir utanç olarak yerini alacaktır.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, faşizm ülkede kol gezmektedir. Bu nedenle, demokratik haklarını kullanan yurttaşlarımıza ve yargının olmazsa olmazı avukatlık görevini ifa eden avukatlara uygulanan polis şiddeti nedeniyle sorumlular hakkında gerekli yasal işlemlerin kamuoyunu tatmin edecek ciddiyet ve hızda derhal başlatılması için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Dileriz, tarihe utanç günleri olarak geçen bu günler bir an önce son bulur ve göreceğimiz güzel ve demokratik günlerin başlangıcı olur.