Giresun Üniversitesi Eynesil Kamil Nalbant Meslek Yüksekokulu Öğretim Elemanı-Tarihçi Mevlüt Kaya Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarına ait Göreleli esir bir kahramanı gün yüzüne çıkardı.
Kaya, Göreleli Abdülhamid Efendi’ye ait orijinal el yazması mektupları günümüz Türkçesine çevirerek önemli tespitlerde bulundu. Çalışma sonucunda genel savaş yıllarının bilinmeyen bir esir-kahramanı Görele tarihine kazandırdı. Ayrıca konuyu uluslararası akademik bir boyuta taşıyarak Abdülhamid Efendi’nin yaşamına dair History and Future adlı dergide “Göreleli Rüstemzâde Abdülhamid’in Mektuplarında Askerlik Ve Sosyal Hayat (1918-1921)” başlığıyla 27 sayfalık bir makale yayınladı.
Kaya, 2017 baharında gazinin yaşamına dair 200 sayfalık bir kitabı yayınlayacağını bildirdi. “Görele, Gazi Abdülhamid Efendi ile gurur duymalıdır” diyen Öğretim Elemanı-Tarihçi Mevlüt Kaya, “1895 Görele doğumlu, Bozcaali mahallesinden Katip Rüstemzade sülalesinden olan ve Kafkas göçmeni bir ailenin çocuğu olan Abdülhamid Efendi, 1914’te genel seferberlik sırasında askere alındı. Bağdat cephesinde savaşırken İngilizlere esir düştü. Esaret altında birçok kere çeşitli işkenceler gördü. Aç ve susuz kaldı. Esaret altında iken kendisine müsaade edildiği zamanlarda ailesine mektup yazdı. Mektuplarda hep iyi olduğunu söyledi. Ailesini üzmemek için gördüğü işkencelerden ve çektiği açlıklardan hiç bahsetmedi. Hep ‘Şükolsun iyiyim’ dedi. Tek canını sıkan memleket hasretiydi. Bu dönemlerde memleketi Görele de işgal altındaydı. Ruslar işkence ve katliam yapıyor, bölgedeki yerli Ermeniler ve Rumlar da Ruslara destek veriyordu. Memleket yangın içindeydi. Abdülhamid Efendi askerde iken ilk yılda babasını, dört yıl sonra annesini kaybetmişti. Fakat ikisinin de ölümünden habersiz, yıllarca kardeşine yazdığı mektuplarında onlara selam gönderip, hayır dualarını istedi. Kardeşi ve memleketteki arkadaşları ona yazdıkları mektuplarda bu kötü haberleri yazmadılar. Abdülhamid Efendi’nin ağabeyi Tevfik de bu sıralarda Sarıkamış harekâtında şehit düşmüştü. İki kardeş, zaten birbirinden haber alamıyordu. Öteki kardeşleri Kasım ise Çanakkale savaşları sırasında yaralanarak gazi olmuştu. Abdülhamid Efendi’nin bunlardan da haber olmamıştı. Ancak memlekette bir şeylerin yolunda gitmediği yönünde şüpheleri giderek artmış, kardeşine yazdığı mektupların cevabını babası Hüsnü Efendi’nin el yazısıyla cevaplandırmasını istiyordu. Aylar yıllar geçti, 1921’de İngiliz’lerin Basra’daki esiri Abdülhamid Efendi serbest bırakıldı. Memlekete döndüğünde kendisini sekiz yıl sadakatle beklemiş olan Gülizar hanımla evlendi. Kimsesizdi, yoksuldu. Çeşitli yerlerde çalıştı, bağ bahçe işi yaptı. İstanbul’da Gülcemal vapurunda bir süre çalıştı. Hayatı boyunca okuma-yazmadan vazgeçmedi. Her şeyi yazdı, yazdıklarını ve kendine ait özel evrakları sakladı. Yazı dili olarak ölünceye dek Osmanlıcayı kullandı. 1966’da Bozcaali’deki evinde bir gece yıldırım düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.” Ahmet CEYLAN