Değerli Basın mensupları terör örgütü ile mücadele edenleri özel yetkili mahkemeler vasıtası ile kovuşturan, soruşturan ve cezaevlerine atanlar, yargının bağımsızlığına dem vurarak siyasal hesaplarını nasıl harekete geçiriyorlarsa, terör örgütü ile masaya oturanları koruma zırhına büründürenler yine aynı siyasal hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadırlar.Unutulmamalıdır ki özel yetkili mahkemelerin savcılarının başlattığı soruşturmalar, kararlar yine yargısal görünümlü siyasi girişimlerdir. Mit müsteşarını soruşturmasını uygun bulmadığın, güvenmediğin mahkemelere yüzlerce insanını teslim edebiliyorsun. Evet bunu sağlayabilmek için yargının yürütmeye bağlanmasını kısa yoldan çözüm olarak gören bir iktidar anlayışı var. Ayrıca terör elebaşlarından Murat Karayılan’ın ‘ bize gelenler devlet adına geldiklerini söylediler’ dediğini hatırlatmak isterim. Oslo’da yürütülen görüşmelerin MİT’in kendi başına hükümetten bağımsız süreçler olmadığını hepimiz biliyoruz. Bunların devlet ile PKK ve Öcalan görüşmeleri olduğunu, hükümetin müzakere yapması gereğini yoksa baharda tehlikeli bir sürecin geleceğini TBMM kürsüsünden BDP Milletvekilleri söylemektedir. Hal bu ki BDP ile görüşmeyen arasına güya mesafe koyan Başbakan terör örgütünün maşası olarak nitelendirdiği partiyle dolaylı yoldan iletişim kanallarını daima açık tutmayı ihmal etmemiştir. BDP’ nin terör örgütünce beslendiğini, ayakta kaldığını söyleyerek ‘uşaklığını yaptığın terör örgütünde sana on oyun emanet etmezler’ diyen başbakan terör örgütünü muhatap almakta bir sakınca görmemiştir. Adım adım gelinen noktada bu işbirliğinin ülkemizin bölünme sürecine katkısını tüm kamuoyunun düşünmesi zamanı gelmiş geçmektedir. Meclis çatısı altında yaşanan çoğunluğun diktatörlüğü ülke yönetiminde tek adamın diktatörlüğüne dönüşmektedir.
Değerli kamuoyunun dikkatine saygılarımla.
.