Aydındere Haber Giresun Haber Karadeniz Haber

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
hilaltas
Bu haber 17935 kez okundu. | Kategori : GÜNDEM
Haberin Tarihi :   18 Kasım 2017 - 00:29

Kardeşin Kardeşe Kredisi Olup, Yüce Allah’ın Sevdiği Bir Davranıştır

Büyüt
Küçült
Kardeşin Kardeşe Kredisi Olup, Yüce Allah’ın Sevdiği Bir
“Kardı Hasan” Kardeşin Kardeşe Kredisi Olup, Yüce Allah’ın Sevdiği Bir Davranıştır

Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya Kayapınar ilçe Müftüsü Mehmet Sırrı Şık ile “Cuma sohbeti” içerikli bir röportaj yaptı. Sırrı Şık Hocamız faydalı açıklamalarda bulundu.

Röportaj: Eyüphan KAYA

Kaya: Muhterem kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Mehmet Sırrı Şık: Aslen Siirtliyim Pervari ilçesindenim, mesleğimin ilk yıllarında değişik yerlerde İmam-Hatiplik yaptım, Silopi’de vaizlik olarak 4 yıl çalıştım, üç yıl Eğil’de ilçe müftülüğü yaptım, üç yıl Diyarbakır’da il müftü yardımcılığı görevinde bulundum, üç yıldan fazladır da Kayapınar müftüsü olarak görevimi ifa etmeye gayret ediyorum. Allah-u Teala hepimize hayırlı hizmetler nasip etsin.

Kaya: Kur’anı kerimde “Kardı Hesen” olarak geçen bir ifade var, bunu daha rahat anlaşılacak düzeyde izah eder misiniz?

Sırrı Şık:Kardı Hesen kelimesinden de anlaşılacağı gibi imkanı elverişli olan bir kimsenin yardıma muhtaç olan bir başkasına verdiği bir kredi, güzel bir borç anlamındadır. Bir Müslüman kardeşinin sıkıntısını gidermek niyetiyle ona uzatılan bir yardım elidir.

Geneli itibariyle maddi yardım olarak bilinse de çeşitli yardım kategorileri vardır. Bu şekilde iyi niyetle verilen bir borç, bir yardım eli aynı zamanda Allah’a verilmiş bir borç gibi yüce Allah dünyada da ahrette de karşılığını verir.

Bazen verilen borç zamanında verilmeyebiliyor, mümkün olduğu kadar borçluya geniş zaman tanınırsa bundan ekstradan bir sevap daha kazanılıyor, bunu da bilmek lazımdır.

Kardı Hesen toplumsal bir yardımlaşmanın, kaynaşmanın güzel bir örneğidir. Ne yazık ki bu gün ek bir çıkar için borç alınıp veriliyor, bundan iki taraf da bir kazanç elde edemediği gibi yüce Allah’ın değer verdiği Kardı Hesen özelliği de günümüz borçlanma üslünde kalmıyor.

Bazen borç mu hayırlı sadaka mı daha hayırlı kıyası yapılıyor. Bu, duruma göre değişiyor,  mesela borcunu verebilecek kadar kabiliyetli ve zinde bir insana borç vermek sadaka vermekten daha iyidir, çünkü sadaka insanı minnettar ettiği gibi bir de kütü bir alışkanlık yapabiliyor değil mi?  Ama hasta olan ya da yaşlı olan bir kimseye de elbette ki sadaka vermek daha iyi olur,  çünkü adamın çalışıp geri verme imkânı yoktur.

Kaya:Muhterem hocam İslam öncesinde Mekke’de “Hilful Fudul” adında bir sivil toplum örgütü varmış, bazı sorunlar buraya intikal eder ve burada bir çare çözüm kararı çıkıyormuş, bunu yapı ve işlev açısından anlatır mısınız?

Sırrı Şık: Hılfül fudul, değerliler konseyi olarak anlamlaştırabiliriz. Malum insan fıtratı kötülüklerle barışık değildir, mesela peygamber aleyhisselatuvesselam bazı sahabeler için taltif mahiyetinde şöyle bir değerlendirmede bulunmuş, iman etmeseydi bile hata, günah işlemezdi. Mesela Hz.Ebubekir tereddüt etmeden iman etmiş, demek ki karakteri buna hazır.

İşte böyle duyarlı kimselerin üyeliğiyle oluşan ve bazı haksızlıkların müracaat medarı olabilecek bir oluşumdur Hilfül fudul.

Malum kural kaidenin olmadığı bir toplumda bazı kimseler başkasına sıkıntı veriyor, yollarını kesiyor, aldığı borcu ödemiyor, olabiliyordu. Bu oluşum böyle durumlarda devreye giriyor ve adaletli bir şekilde sorunu çözüyor. Peygamberimiz bu oluşumun en genç üyesidir.

Hilful Fudul inançtan bağımsız bir kamu vicdanı İslam’da ise bu tür oluşumun olası gerektiği gibi imanla da taçlanmış olması lazım. Düşünün bir süreliğine kamu güvenliği sarsılırsa ne tür sıkıntılar oluşur değil mi? Günümüzde daha gelişmiş buna benzer oluşumlara ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.

Kaya: “Gayba iman etmek” müminlerin özellidir, bunu bir az açar mısınız?

Sırrı Şık: İnsanoğlu gabya iman etmezse imanının bir anlamı kalmaz. Beş duyu oranıyla his edilen bir şey zaten inkâr edilemez, öyle bir iddiada bulunan biri varsa ona deli derler, kör müsün, sağır mısın diye suçlanırlar diğer kimseler tarafından.

İman havas-ı hamsenin işe yaramadığı meselelerde devreye giriyor. Birileri diyecek ki peygamberi o gün görüyorlardı, orası tamam da mesele peygambere gelen vahiy konusunda vahiy ğaybdan geldiği için peygambere yeterince itibar etmeyenler inanmıyorlardı.

Mesela biz Allah’ı görmüyoruz ama bizi gördüğüne inanıyoruz, işte buna gabya iman denir. Ayrıca ahrete iman da cennet cehennemin varlığına inanmak da gabya imandır.

Hz.Ali eğer perdeyi gayb kalksa imanın ne artar ne azalır, o düzeyde güçlü bir imana sahipmiş.

Kaya:İslam’da karı koca olarak kadın erkek münasebetleri nasıl olmalı?

Sırrı Şık: Ben üç yıl boyunca il müftü yardımcılığında bulunurken “Alo 190” fetva hattına gelen soruların %80’ine yakını ben cevaplamaya çalışıyordum. Gelen soruların %50’den fazlası aile sorunlarıyla ilgiliydi.

Bir çoğu diyordu ki, biz nerdeyse aşık maşuk gibi bir birimizi seviyorduk, birileri bize bir sihir mi yaptı ne olduysa şimdi de geçinemiyoruz. Tabi onlar işin kolay tarafına kaçıp sihirli bir söz veya bir muska peşindeyken ben hadisenin ahlaki zafiyetten olduğunu hemen çözüyordum.

Kadın sabretmeden yersiz ifade kullanmış, erkek öfkesine sahip çıkamamış eşini darp etmiş.

Bir aile yapısı ahlaki erdemlerden yoksun ise ayakta kalması çok zor olur. Düşün ki bir ailede Sadakat yok, Vefa yok,  Sabır yok, Anlayış yok, Muhabbet yok, Saygı yoksa, böyle bir aile nasıl ayakta kalabilir? hangi muska bu aileyi kurtarabilir? Halbuki bu saydığımız değerler İslami değerler olup yaşamamız gerek vasıflardır değil mi?

Yüce Allah’ın bizim için çizdiği sınırlara dikkat etmezsek yıldırım aşkıyla başlayan evlilikler, yıldırım hızıyla boşanmayla da sonuçlanabilir. Evlilik peygamberin bir sünneti ise aynı zamanda bir ibadettir. Hemen hemen hiçbir akitte kullanılmayan “Allah’ın emri Peygamberin kavli” nikahın akdinde kullanılıyor ve eşlerin bunun ağırlığını taşımaları lazımdır ki, bir hiç uğruna hayatlarına sıkıntı vermesinler.

Kaya: Günümüzün özellikle ülkemizin sorunu haline gelen “mülteciler” var. İslam anlayışına göre bunlara karşı nasıl davranmalıyız?

Sırrı Şık: Mülteci denilince Suriyeliler akla geliyor. Evvela bu hale nasıl geldik diye düşünmemiz lazım. Eğer bu gün Müslüman kardeşlerimiz bizden kaçıp bilinmeyen bir dünyaya doğru,  bir karanlığa doğru yola çıkıyorlarsa iyi düşünmemiz lazım. Eğer biz rahmet peygamberinin ümmetiysek onlara kucak açmamız lazımdı, demek ki bizimle yaşamaktan emin olmayanlar var.

Yüce Allah sizi sizinle imtihan ediyorum buyuruyor. Yüce Allah “Bu günleri aranızda dolaştırırız” buyuruyor, bu gün onlar Muhacir biz Ensar rolündeyiz, yarın Allah muhafaza tersi olabilir, kısacası her iki durumda da imtihandayız. Nitekim tersi de oldu bile Suriyelilerin bir kısmı ortam sakinleşince memleketine döndükten sonra Diyarbakır’da da hendek olayları başladı, buradaki kardeş ailelerine demişler ki, “bu defa siz bize gelin.”  Gerçi ülkemizde mültecilere karşı iyi durumdayız diyebiliriz. Yüce Allah “Birbirinize zulüm etmeyin” buyurmaktadır. Aslında insana yapılan zulmün kişinin kendisine yaptığı zulümdür, yine “eğer iyilik yaparsanız kendi nefsinize yapıyorsunuz” buyuruyor, yani insana yapılan iyilik nefsimize yaptığımız iyilikle eş değerdir.

Eski Diyanet Resimiz Mehmet Görmez Hocamızın dediği gibi bu mülteciler konusunda maalesef “insanlık sınıfta kaldı.”

Kaya: Cuma gününün önemi hakkında neler söylemek istersiniz?

Sırrı Şık: Eğer Allah-u tela Cuma namazı bize farz kılmasaydı, biz Allah’ın zikrini, bize gönderilen kuranı dinlemekten mahrum kalırdık. Çünkü İmamlarımız cemaate seslenerek;

-Ey müminler Allah’tan korkun,

-Ey iman edenler Yüce Allah şöyle ferman ediyor,

-Ey müminler peygamberimiz şöyle diyor vb. bu ifadeler dahi bir mümin üzerinde bir etki bırakır. Onun için Yüce Allah buyuruyor “Ey iman edenler Cuma ezanı okuyunca her türlü alışverişlerinizi bırakın Allah’ın zikrine gidin” Cumaya gitmek aynı zamanda bu ayetin emrini yerine getirmek demektir.

Dolayısıyla Mümin gidip ilahi nasihate kulak veriyor.

Peygamberimizin “üç Cuma mazeretsiz namaza gitmeyen kişide münafıklık arayınız” demesi çok manidardır, üç Cuma üst üste Allah’ın zikrine sırt çevirmek, sebepsiz Cumaya gitmemek insanı gaflete düşürür, bu da insanın nifaka esir/duçar kalmamıza vesile olur, bunu böyle yorumlamakta fayda var. Ayrıca bir ayette “Rüku’a gidenlerle birlikte Rüku’a gidin” emri de bir anlamda Cuma namazının edası ile tecelli ediyor.” dedi



Sayfayı Yazdır
Print Friendly / PDF
Sosyal Paylaşım
Google
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
DİĞER HABERLER
Bulancak Ajans
Son Yorumlar
Deftere Yaz
Ziyaretçi Defteri
Düşünce ve Önerilerinizi bizimle paylaşın.
1. LİG PUAN DURUMU
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Aydındere Haber Giresun Haber Karadeniz Haber | https://aydindere.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024
Her hakkı saklıdır. Aydindere.com kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Haberlere yazılan yorumlardan kullanıcılar, köşe yazılarından ise yazarları sorumludur. Copyright © 2009 Sosyal Medya Uzmanı Gazeteler sanalbasin.com üyesidir