Köklü Değişim camiasının iftar yemeği sonrası yapılan hasbi halde; bir müslüman Allah için, Kitabı için, Peygamberi için ve Müminler arasındaki kardeşlik atmosferi gereği samimiyet üzerinde duruldu.
Köklü Değişim camiası ev sahipliğinde Diyarabakır’da bir iftar yemeği verdi. Takriben 70-80 kişilik STK temsilcileri ve kanaat insanlarının katılımın sağlandığı iftar yemeği sade ve atmosfer samimiydi.
Zaten Köklü Değişim camiasının bu seneki temasının da “Din nasihattır” ifadesini tema seçerek samimiyeti bir anlamda önplana çıkarmayı hedef edinmişti, bu samimiyet iftadra tecelli etti diyebilirim.
Özetle şu ifadeler muhtelif katılımcılar tarafından dile geldi.
Allah için, Kitabı için, Peygamberi için ve Müminler arasındaki kardeşlik atmosferi gereği samimiyet üzerinde duruldu.
Politik bir hadise olarak iki gündür bir siyasetçinin secadeye basmasının vahameti, gereğinden fazla dile getirilip eleştirilirken, yüzyıldır Allah’ın emeirleri tedavulden kaldırıldığı ve beşeri sistemin çarkında dünyevi ve uhrevi açıdan perişan durumma geldiğimizin gerçeğine işaret edildi.
Ne yazık ki hayatımızın genel portresinde samimiyet eksikliği olduğu ve bu konuda müslümanların daha dikkatli olması gereğine vurguda bulunuldu.
Günün kaygısı ve gelleceğin endişesi yüzünde islami bir yaşantının hakkının verilmediği gerçeği dile getirildi.Sistemin etrafında dolaştıkça hep birileri ağa ve müslümanların çıraklıkta kaldığı hakikati örneklerle izah edildi.
Gençlere nasihat yerine onların duygu ve düşüncelerine değer vermesi gereği hatırlatıldı.
Allah yolumuza davam etmemizin gereği üzerinde duruldu.
Müslümanlar genellikle davet vasıflarını, irşad ve tebliği unuttukları hatırlatıldı.
Bizim birer iyi insan olup, iyi bir aile kurarak, iyi bir toplum, iyi bir devlet iyi bir dünya oluşturmak için çalışmamaızın gereği üzerinde duruldu. Şu iyi kavramı yerine müslüman kavramı yerleştiği zaman ancak rahat huzur bulabileceğimizin gerçeğine işaret edildi.
Devletin bir hizmet yönü var, bir de hükümranlık yönü; siyasiler daha çok hizmet yönüyle yarışıyorllar ama hükümralığına dikkat eden pek yok. Türkiye yüzyılı deniliyor, eğer bu yüzyılda sistem olarak devlet 23 Nisan 1920 yılında dualarla açılan ve “ve emruhum şura beynehüm” ayeti kerimesinin atmosferine faaliyet gösteren meclisin ruhu ile barışık,
Anayasada yer alan istiklal marşının 41 mısrasıyla uyumlu ve veda hutbesinden ilham alınmazsa neyin yüzyılıdır.
Ayrıca meclisin şahsi manevisinde müdemiç olan hilafetin de artık gün yüzüne çıkma zamanı olduğu hakikati dile geldi.
…….
Bu iftarı tertipleyen kardeşlerimizden Allah razı olsun, amin demeniz dileğiyle.
Haber kaynağı: muslumandunya.com