Ülkemizde son süreçte en çok sistemi ve evrensel kuralları bozularak değişen ve dönüştürülen, yara alan kurumların başında ne yazık ki adalet kurumları geliyor.
Siyasal iktidar, bugüne kadar adli ve idari yargıda kendine bağımlı bir sistem kurma hevesi ve arzusuyla yaptığı düzenlemelerle, kendi siyasi görüş ve anlayışına uygun atamalarla adalete ve hukuka, bunu tesis eden kişi ve kurumlara olan güveni ve inancı sarsmıştır.
Bu nedenle geriye dönük bütün yargı kararları tartışılır hale gelmiş, adalet kurumları adaleti sağlamak yerine adalet mağdurları yaratmıştır.
Böyle bir bağımlı hukuk sistemi tercihi sonucunda yargının kılcal damarlarına da yerleştirilen cemaat örgütlenmesinin nasıl demokrasi ve cumhuriyetimize yönelik bir tehdide dönüştüğünü 15 Temmuz’da gördük.
Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada bu süreçten herkesin ders alması, çağdaş evrensel hukuk kuralarıyla işleyen liyakat esasına dayalı bağımsız bir yargı sisteminden yana olması gerekir.
Kapısından siyasetin girmeyeceği, içindeki yargıçların siyasetçinin emrinde olmayacağı kararların etki altında kalınmadan alındığı adliye binaları oluşturmalıyız.
Ayrıca Anayasaya bağlılık başta olmak üzere, bütün yasa ve yönetmeliklere yargı kararlarına uyma hukuk düzeninin temel şartı olduğu da unutulmamalıdır.
Bunlar sağlanmadığı sürece kriz ve kaos derinleşir, ülkemizde toplumsal barış, demokrasi, hak ve özgürlükler korunup gelişemez.
Bu doğrularda ve isteklerde birleşen bütün hukukçuların, hakim, savcı, avukatların ve adliye çalışanlarının, yeni adli yılını kutluyor, hayırlı olmasını diliyorum.