İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı (İLKE Vakfı), Alan İzleme Raporları Projesi’nin dördüncü raporu Sivil Toplumun On Yılı Alan İzleme Raporu (2010-2020)’nu gerçekleştirdiği programla tanıttı. Raporda Türkiye sivil toplumunun on yıl öncesinden günümüze kadar geniş bir analizi yapılıyor.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın koordinatörlüğünde yürütülen projenin bu raporuna, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Torlak ve İLKE Vakfı Kıdemli Araştırmacısı H. Merve Bircan Altınsoy yazılarıyla katkı sağladı.
Sivil Toplumun On Yılı Alan İzleme Raporu kapsamında, sivil toplum alanında son on yılda meydana gelmiş değişimler ve veriler ele alınmıştır. Bu kapsamda kronolojik olarak sivil toplumun son on yılı, sivil toplum ve devlet ilişkileri, sayısal göstergelerle sivil toplum, sivil toplum kuruluşlarının temel meseleleri ve bu meselelere yönelik çözüm önerileri, sivil toplumu derinden etkileyen önemli olaylardan olan 15 Temmuz darbe girişimi ve salgın, STK’ların türlerine göre son on yıldaki değişimler ve sivil toplum kuruluşları için önemli olabilecek farklı konular ele alındı.
Türkiye sivil toplumunun kronikleşen sorunları ve son dönemdeki gelişmelerden kaynaklanan bazı dönüşümlere temas edilen “Sivil Toplumun On Yılı Alan İzleme Raporu (2010-2020)” ile mevcut sorunlara kurumsal ve yapısal vizyon önerileri de sunuluyor.
2000’li yıllar Türkiye’de sivil toplumun baharı oldu
Türkiye’nin 2000’li yıllara 28 Şubat sürecinin oluşturduğu siyasal ve iktisadi krizlerle girdiğini belirten Lütfi Sunar, 2000’lere girerken iki hadisenin devlet toplum ilişkilerini ciddi bir şekilde dönüştürdüğünü ifade etti.
1999’daki Marmara Depremi ve Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin başlaması ile yapılan yasal ve yapısal reformlarla sivil hak ve özgürlüklerin sivil toplumda büyük bir genişleme alanı oluşturduğuna değinen Sunar, 2000’li yılların hem Türkiye’de hem de bölgede sivil kuruluşlarının baharı olduğunu dile getirdi.
Gezi hadiseleri Türkiye’de sivil toplumu birbirinden ayrıştırdı
2013 yılında İstanbul da Gezi Parkı’nın yerinde olan tarihi kışlanın yeniden inşa edilmesi planları üzerine başlayan protestolar kısa bir süre içerisinde hem İstanbul sathında hem Türkiye sathında geniş çaplı gösterilere dönüşmüştü.
Bu sürecin Gezi olayları ile birlikte sivil toplumun farklı kesimleri kendi misyonundan uzaklaştırdığını belirten Sunar “Sivil topluma karşı devlette güvensiz bir bakış ortaya çıkmaya başladı. Muhafazakâr STK’ların önemli bir kesimi siyasete eklemlendi. Sonrasında yaşanan hadiseler bu eklemlenmeyi derinleştirdi. Siyasetteki gerilimler sivil topluma yansımaya başladı. Sivil toplumun diyalog alanları daraldı ve yaşam tarzı sivil toplumculuğunun alanı genişlemeye başladı. Bir taratanda karşı cenahta yer alan kuruluşların devletten daha fazla koptuğunu hatta bu kopuşun zaman zaman toplumdan bir kopuşa dönüştüğünü ve gittikçe kutuplaşmış, birbirinden uzaklaşmış birbiri ile konuşma kabiliyetlerini yitirmiş, siyasallaşmış bir sivil toplum ortamının ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz” diyerek gezi hadiselerinin sivil topluma olan etkilerine değindi.
15 Temmuz sonrası merkezileşme sivil toplumun alanını daralttı
15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınan tedbirlerle Türkiye’de bürokrasinin alanının genişlediğini ve sivil toplum alanının daraldığını ifade eden Sunar sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kesiminin siyasete eklemlendiğini ve kendi rolünü oynamaktan gittikçe uzaklaşmaya başladığını ifade etti.
Pandemi döneminde Sivil Topluma Olan İhtiyaç Her Zamankinden Daha Fazla
Pandemi döneminde STK’ların temel faaliyetleri durma noktasına gelirken çeşitli yardım organizasyonlarının da hareket alanları kısıtlanmış oldu. Sivil hak ve özgürlüklerin kısıtlanmaya başlandığı bir dönemde STK faaliyetlerine gelen kısıtlamalar ile alan, ilişki ve iletişim kaybı yaşandığını ifade eden İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Sunar “Sosyal mesafe”nin artması ile birlikte gönüllüler ile STK’lar arasındaki ilişkinin zayıfladığı görüldü. 2019 yılında ortaya çıkan ve 2020 yılı boyunca tüm hayatı sekteye uğratan covid-19 salgını toplumsal dayanışmaya ve sivil toplum kuruluşlarına olan ihtiyacı çok açık bir şekilde gösterdi. “dedi
Erdoğmuş: Gençlerin STK’larda bulunmasının tek yolu gençlik organizasyonu kurmak mıdır?
İLKE Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Nihat Erdoğmuş ise programda sivil toplum kuruluşlarında genç gönüllüler ile ilgili sorunlara değinerek “Gençlerin STK’larda bulunması gerekir. Ama gençlerin STK’larda bulunmasının tek yolu gençlik organizasyonu kurmak mıdır? Kuruyorsunuz faal değil. O zaman dönüyoruz gençlerin sivil toplum kuruluşlarına katılması meselesine, önemli bir mesele çünkü. Gençler ne istiyorlar ne arıyorlar? Benim gördüğüm, İLKE’nin yapmış olduğu çalışmalarda da karşıma çıkan bulgu, bu yeni gelen nesil faydalı olmak istiyor katkı sağlamak istiyor fakat eski usuller ile de bunun olmayacağını görmemiz gerekiyor. Bir genç iyi niyetle bir şekilde bir sivil toplum kuruluşuna yardımcı olmak için geldiği zaman elimizde ne varsa yaptıralım demekten çıkmamız gerekiyor. Özellikleri nedir? Nasıl katkı sağlayabilir? Bunu incelemek ve birazda mesleğini birikimini kullanabilecek alanlar açmaya ihtiyaç var ciddi olarak” dedi.
Sivil Toplumun On Yılı Alan İzleme Raporunu incelemek veya indirmek için buraya tıklayın.