TBMM GENEL KURULUNDA FINDIK ARAŞTIRMA ÖNERGESİ GÖRÜŞÜLDÜ
TBMM
Genel Kurulu'nda, Cumhuriyet Halk Partisinin fındık üreticisi ve
sektörünün sorunlarına ilişkin vermiş olduğu grup önerisi kabul
edilmedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun daha önceden “ fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla vermiş olduğu Meclis Araştırma Önergesi TBMM Genel Kurulunda 5 kasım Salı günü birleşiminde ele alındı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk konuşmayı Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu yaptı. Karaahmetoğlu fındık üreticisi ve sorunlarına ilişkin şu konuşmayı yaptı:
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık ürünü ve üreticinin sorunları ile FİSKOBİRLİK'in piyasa aktörü olabilmesi ve istikrarlı fındık piyasası oluşabilmesi için alınacak tedbirlerin araştırılması üzerine verdiğim önerge anlamında konuşmak için söz aldım. Bu vesile ile hepinizi saygıyla selamlıyorum. Fındık, ülkemizin tarımsal üretimi ve ekonomisi içinde önemli bir yeri olan tarımsal ihraç ürünüdür. Öyle ki Doğu Karadeniz'de, özellikle Ordu, Giresun, Trabzon'da insanlarımız bütçelerini, bir yıllık yaşamlarını elde edecekleri ürünün getirisi ile yaşamak durumundadır ve geçimini sağlayabilmek için de hesaplarını buna göre yaparlar. Bunun yanında, sosyal yaşamlarını da fındıkla belirlerler. Örneğin, eğer çocuklarını evlendireceklerse o sene fındık varsa düğün dernek işini yaparlar. Mart ayında fındık dalını kaldırırlar, fındığın doğumuna bakarlar ve tecrübeleriyle o sene ne kadar fındık olup olmayacağı konusunda bir fikir edinirler ve yaşamlarını böylece sürdürürler. Ülkemiz, dünya üretim sahalarının yaklaşık yüzde 80'ine ve üretiminin de yüzde 80'ine sahiptir. Öte yandan, fındık ticaretinin yaklaşık yüzde 85'ini de ülkemiz gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'de yetişen fındık, dünya fındık ihtiyacını da karşılamaktadır. Ülkemizde 400 bine yakın aile, yaklaşık 2 milyon insanımız fındıkla geçinmekte ve fındıkla geçinen diğer aktörleri de kattığımızda bu sayı 8 milyona ulaşmaktadır. Türkiye'de yıllık ortalama 650 bin ton fındık üretilmektedir. Gene, bu üretimin yaklaşık 600 bin tonu ihraç edilmektedir. Bu da 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmi demek. Fındık üreticisinin bu 100 milyar dolarlık hacim içindeki payı da ne yazık ki 1,3 milyar dolardır. Dünyada tekel olduğumuz üründen yeteri kadar para kazanamıyoruz. Hele fındık üreticileri bu paydan hakkına düşeni hiç alamıyorlar. Üretici bu kadar değerli olan ürününü maliyetine yakın ya da maliyetin altında satmaktadır. Örneğin, bu yıl 1 kilo fındığın maliyeti 5 lira 64 kuruş olmasına karşın fındık piyasası 5,5 liradan açılmıştır. İşlenmemiş tarımsal ürün ihracatımızın yaklaşık üçte 1'ini yalnızca fındıktan sağlamaktayız. Yani, ihracatta en çok döviz kazandıran ürün olması da fındık üreticisine, çiftçiye bir şey kazandırmadığını uygulamalardan göstermektedir. Türkiye fındıkta dünya tekeli durumundadır, dolayısıyla fiyatı istediği gibi belirleme olanağına sahiptir. Buna rağmen, dünya fındık fiyatlarının Türkiye'de değil de Avrupa'da alıcılarının oluşturduğu, özellikle Almanya, İtalya gibi ülkelerde belirlendiğini söylemek isterim. Fındıkta yaşanan tuhaflıklardan biri de dünyadaki fındığın yüzde 80'ini üreten, fındıkta tekel olan bir ülkenin üreticisinin bu üründen hak ettiği parayı kazanamamasıdır. Ancak, fındığın dünyaya pazarlanmasında aracıların ya da tüccarların memnuniyetsizliğini de anlamak güçtür çünkü üretici ve işçinin bir şey kazanmadığı fındıktan Avrupa kapitalizmi ve Türkiye'deki iş birlikçileri büyük kazanç sağlamaktadırlar. Ülkemizde Hamburg Borsalar Birliğinin dünya fındık fiyatlarını belirlediği söylenip durulmaktadır. Türkiye'deki fındık ihracatçılarının fiyatı belirlediği, hatta mahsul çıkmadan altı ay önce fiyatın ihracatçıların keyfine göre belirlendiği uygulanan fındık stratejileri sonrası bir kez daha görülmüştür. Fındığa alternatif üretim olarak tanımlanan diğer tarım ürünleri çeşitleri aslında fındığın yerini tutamazlar ancak destek olabilirler. Fındıkçılıkla beraber ek olarak yapılacak uğraşılar olarak ancak bu şekilde değerlendirebilirler. Çünkü bizim çiftçimizin yüz, iki yüz yıldır gelenek hâline gelmiş olan fındık üreticiliğini bırakıp başka bir üretime yönelmesi hem pratikte de mümkün değildir hem de tüm boyutlarıyla değerlendirdiğimiz zaman bu olay rantabl da değildir.
Sayın
milletvekilleri, büyük oranda Ordu ve Giresun'da yetişen fındığın
üretici açısından
alternatifi de yoktur. Endüstrinin olmadığı, endüstriyel tarımın
yapılmadığı Ordu ve Giresun köylüsü fındık üretmeye mecburdur. İklim ve
arazi koşulları da başka bir ürün yetiştirmeye izin vermediği gibi, Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde fındık üretiminin yapıldığı
yaklaşık 350 bin hektarlık alanın en az 150 bin hektarı ekonomik ömrünü
tamamlamıştır. Fındık ağaçları seksen, doksan, yüz yıllıktır ve verim
vermemektedir. 1 dönüm araziden 70-80 kilogram fındık alınmaktadır. Bu
fındık çok düşüktür. Dolayısıyla, fındığa destek
vermemiz gerekir. Örneğin, 15 dönümlük arazisi olan bir fındık
üreticisinin 5 dönümlük bir arazisindeki yaşlanmış fındık ocaklarını,
dallarını, ağaçlarını sökmemiz gerekir ve bunun karşılığında dikim
giderlerini ve o süre içinde yetişecek fındıktan alınan
mahsulün bedeli üreticinin eline geçene kadar da yine devlet tarafından
destek verilmelidir. Türkiye genelindeki diğer tarım ürünlerine göre
oldukça küçük ölçekli aile tarımı olarak yapılan Ordu ve Giresun
fındıkçılığı her geçen yıl sahibine daha az para kazandırmaktadır.
Dünya fındığının en önemli, en kaliteli üretiminin yapıldığı Doğu
Karadeniz'de rekolte yıldan yıla düşerken, üreticinin zaten yıllar
geçtikçe düşen geliri, özellikle rekolte yüksekliği, ihracatta yaşanacak
sıkıntılar bahane edilerek tümden yok edilmektedir.
Bugün geldiğimiz noktada fındıkta rekolte, ihracat ve fiyat sorunu
olmadığı ortaya çıkmıştır. Her yıl sözde rekolte tahmini yapılır,
rekolte fazla diye propaganda yapılır ve her yıl fındık sezonu
başlarken, Gürcistan'da, Azerbaycan'da, İtalya'da, İspanya'da
fındığın çok olduğu, Amerikan bademinin fındığa alternatif olduğu
iddialarıyla, fındık fiyatları fındık sermayedarları tarafından
düşürülmeye çalışılır. Fındık ürününde hedef, dünya üretiminin yüzde
80'i değil yüzde 90'ı olmalıdır çünkü bugün, dünya fındık
üretimi talebi 950 bin tonlara çıkmıştır. Uygulanan fındık
stratejisiyle, fındık alıcısı olan Avrupa'da da büyük şirketleri, bir
avuç fındık tüccarını, Yunan, İtalyan ve İspanyalı fındık üreticilerinin
menfaatlerine peşkeş çekmememiz gerekmektedir. Fındık
üreticisi eğitilerek dönüm başına daha fazla ürün alınacak bütün
tedbirler alınmalıdır. Fındıktaki hastalıklar için fındık üreticileri
gerekli şekilde eğitilmelidir. Fındık bahçelerinin bakımı konusunda
üretici eğitilmeli ve kaliteli, randımanlı fındık yetiştirilmesi
teşvik edilmelidir. Bölge ekonomisinin ayakta durması için fındık
üreticisine destek verilip fındık ürününe dört elle sarılmak, ülke
menfaatleri açısından da önem arz etmektedir. Dünyanın ve Türkiye'nin
ağır bir ekonomik kriz içinde olduğu koşullarda tarım
ve tarıma dayalı sanayiye ağırlık vermek, Türkiye için bir çıkış yolu
olabilir. Karadeniz Fındık İhracatçıları Birliğinin rakamlarıyla,
2011-2012 yılında 219 bin ton iç fındık ihraç ederek 1 milyar 819 milyon
dolar döviz girdisi sağlayan Türkiye, 2012-2013'te
yani bu yılda daha fazla, 301 bin ton iç fındık ihraç etmesine rağmen 1
milyar 750 milyon dolar döviz almıştır. Türkiye, geçen seneye göre 71
ton daha fazla fındık satarken ne yazık ki 69 milyon dolar daha az gelir
sağlamıştır. Fındık, üreticisinden tüccarına,
işçisinden aracısına kimsenin memnun olmadığı, bu yönüyle haksızlık
ettiğimiz bir nimettir. Avrupa Birliği, Türkiye dışında fındık üreten
ülkeleri, Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz'deki üreticileri
destekleyen -bilerek ya da bilmeyerek- pozisyona düşmektedir.
Fındık üreticisi bugün fındık sermayeleri karşısında tamamen güçsüz,
güvencesiz, teminatsız bırakılmıştır. Onun için diyoruz ki FİSKOBİRLİK
yeniden yapılandırılmalıdır ve güçlendirilmelidir. Özellikle Doğu
Karadeniz'de ve Batı Karadeniz'de de lisanslı depoculuk
geliştirilmelidir. Fındık borsası Doğu Karadeniz Bölgesi'nde
kurulmalıdır, her hasat mevsimi öncesi de fındık üreticisine gerekli
kredi desteği sağlanmaktadır. Başta fındık üreten illerimiz olmak üzere,
hiçbir siyasi parti gözetmeksiniz tüm milletvekillerinin
ülkeye ciddi döviz getiren ve Karadeniz'in ekmeği olan fındık ürünü
konusunda verdiğim araştırma önergesine destek vermesini diliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.”
Karaahmetoğlu’nun
konuşması ardından Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk sözü, AKP Giresun Milletvekili Mehmet Geldi aldı. Konuşmasını yapan
hükümetin izlediği
fındık politikasını savunan AKP Milletvekili sözlerini “ verilmiş olan
araştırma önergesinin gereğine inanmıyorum.” şeklinde tamamladı.
Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergenin lehine CHP Trabzon Milletvekili Volkan Canalioğlu söz alarak üreticinin yaşadığı sorunlara vurgu yaptı.
Grup önerisinin aleyhinde söz alan AKP Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat’ın
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi aslında belirlenmektedir
ancak, her gün, alışılageldiği üzere böyle grup önerileriyle
doldurulmaya çalışılmaktadır. Fındık konusunun da aslında böyle bir
doldurma, dolgu malzemesi olarak kullanılmasını yadırgadığımızı
da ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum” şeklinde sözlerine
Selahattin Karaahmetoğlu
“basite almanız yakışmıyor. Fındık üreticilerine saygısızlık yapıyorsun hemşehrim.” şeklinde müdahale etti.
Yine Hamarat’ın “Biraz önce fındık üreticisi bir dostumla telefonla konuştum, dedim ki: "Fındıkla ilgili önerge var, ne diyorsunuz? Nasılsınız?" Bana dedi ki: "Hükûmet gibi dimdik ayaktayım, elhamdülillah." Ben de "Bunu aynen söyleyeceğim." dedim. O konuda fındık üreticisiyle aramızda hiçbir anlaşmazlık yok.” şekindeki sözlerine yine Karaahmetoğlu “ O fındık tüccarıdır, senin konuştuğun fındık tüccarıdır.” şeklinde yanıt verdi.
Konuşmaların ardından Cumhuriyet Halk Partisinin “ fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” için vermiş olduğu grup önerisi CHP Milletvekillerinin kabul oylarına karşı AKP Grubunun oyları ile reddedildi.