Müftü Tolan;”Tebliğte esas olan lisani hal ile insanlara örnek olabilmektir.”dedi.
Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya Şanlıurfa Müftüsü Ramazan Tolan ile bir röportaj yaptı.
Soru:Muhterem hocam kendinizi tanıtır mısınız?
Cevap: Adım Ramazan tolan Elazığ Madenliyim, şu anda Şanlıurfa il müftüsü olarak görev yapıyorum.
1985 yılında Antalya’da Vaiz-Müftü adayı İmam-Hatip olarak göreve başladım. Üç aylık kurstan sonra Bitlis’in Adilcevaz ilçesine vaiz olarak yer değiştirdim.
Mutki ilçesinde alim, amil insanlar vardı, onlardan çok faydalandım.
Bu ara askerlik görevi yaptım, daha sonra Bitlis Mutkiye Müftü olarak atandım. Orayı da sevdim, oradaki alim ülemadan edap ahlak aldık, çok muteber insanlardı.Mutkide 1989-91 e kadar vazife yaptım. Daha sonra Elazığın Alaca ilçesine gittim.5 yıl da burada çalıştım, daha sonra Elazığ Karakoçan’da azami çalışma süresi olan on yıl çalıştım.Oradan da 2005 yılında Karamammaraş’ın Elbistan ilçesine gittim, 2011 yılına kadar burada vazife yaptım..
İyi insanlar arkasında unutulmaz hatıralar bırakır.
*İnsanın memleketlisinin iyi insanlaının daha sonra da insana faydası oluyor. Diyarbakır’lı Ahmet Bilici adında bir müftü burada çalışmış çok güzel anılar bırakmıştı, beni de ondan dolayı çok sevdiler. Güzel hizmetler yaptık, Allah o insanlardan razı olsun.
İşinizi Allah’a bırakırsanız o en iyisini yapar.
2011 yılı Diyarbakır Sur ilçesine atandım. 2017 yılına kadar burada da güzel hizmetlerimiz oldu, akabinde de Şırnak il müftülüğüne atandım. Nomal kalma süresi 3 yıl olmasına rağmen 4.5 yıl Şırnak’ta kaldım. Urfaya gelmekten de haberim olmadan tayınım yapıldı. İnsan işini Allah’a bırakırsa o en iyisini yapar.Hani bir ayet var; üfevvidu emri ilellah(Ben işlerimi Allah’a bıraktım) ferman ediyor.
Hz.Nuh’un Cizre’de olduğuna dair Cudi dağı kadar bir alameti var
Diyarbakır Sahabeler-Peygamberler şehri Cizre de Nuh peygamberin diyarı. Oradan da tekrar peygamberler şehrine geldik, burada Viranşehir’de Eyup aleyhisselamım kabri var, çoğu kimse bilmiyor, ben dahi buraya geldikten sonra öğrendim.
Soru: Bir Din Görevlisinin rutin vazifesi dışında bir müslüman olarak toplumda nasıl bir çalışma içinde olmalıdır, irşad ve tebliğ açısından?
Cevep:Kendimi de o gruba katarak söylüyorum, bizim Kur’anı, Sünneti, İslam tarihini iyi bilmemiz lazım, birşeyler bilmezsek insanlara yararlı olmamız çok zor.
Bazen toplantılarda da hoca arkadaşlara hatırlatıyorum.”Alimler peygamberlerin varisleridir” Peygamberler arkasında mal mülk bırakmamışlar ilim ve ahlak bırakmışlar. Sadece öğrenmekle ilim tahsil etmekle peygamber varisi olamaz, ahlak ve yaşantı da bırakmış.
Peygamberimizin tebliğ metodundan faydalanmak lazım.
Peygamberimizin tebliğ metodundan faydalanmak lazım. Birisi yanına geldiği zaman durumuna göre onunla uğraşman lazım. Hikmetle ve güzel vaazlarla insanlara hakikaki anlatmak lazım.Uzun uzun fikri tartışmalardan uzak durmak gerekir.
Tebliğ için şu üç şeyden faydalanmak lazım.
İlki Kurandan faydalanacağız Kur’an çok okunan demektir.
İlim şarttır.
Kitabımızın ilk emri “oku” ile başlıyor, oku da neyi okuyorsan oku anlamına gelmiyor, Allah’ın hoşnut olduğu şeyleri oku. Çünkü seni yaratan Allah’ın adıyla oku buyurmaktadır. Siz yanlış şeyleri besmele ile okuyabilir misiniz? Bir alim ben varisim, peygamberin yolundayım diyorsa okuması şarttır.
Nefis terbiyesi lazım.
İkincisi kendisini terbiye etmesi lazım “müzemmil” süresini okumalarını ve ona göre ruh terbiyesine sahip çıkması lazım. Kendin manen güçlü olmaları lazım.
Tebliğ ikili bir alımdır, iki tarafın da antenlerinin açık olması lazım. Zaten yapmadığınız bir şeyi başkasına tavsiye etseniz de faydası olmaz.
Haşir suresinde “yapmadığınız bir şeyi başkasına telkin etmek Allah katında günahtır” buyuruyor.
Tebliğ bir vazifedir.
Üçüncüsü “Müddesir” suresini okusunlar. Ey örtünen adam kalk rabbını tekbir et, elbiseni temiz tut.
Temizlik imandan bir parçadır. Ama bunun için asıl olan ruh temizliğidir tabi.
Maden İmamlar peygamberin varisleridir. O zaman onun toplum ile münasebetlerine de bakmamız lazım.
Bir sahabe cemaate gelemediyse onu sorardı. Bekar biri varsa evlenmesi için yardımcı oluyordu. Yetimleri varsa hallerini soruyordu.
Hastaysa ziyaretine giderdi, taziyesi varsa gidip sabır dilerdi.
Bir camide cemaat dışarı imam da kendi odasına giderse bu din görevlisi arkadaş imam değil vazifeli bir memurdur.
İmamlık diğer memuriyetlere benzemiyor. Cemaati olsun olmasın herkesle ilgilenmesi lazım.
İnsanlarla uğraşırken feraset sahibi olmak gerekir,kimi insan var ona yemek yedirirseniz mutlu olur, kimisi de onun yemeğini yerseniz mutlu olur.
Soru; ben müslümanın diyen bir insanın toplum içinde nasıl yaşaması lazım, bu konuda bizi aydınlatır mısınız?
Cevap: Müslüman kendi ibadetini yapacak, helal haramı ayırt edecek kadar bilgi sahib olmalıdır. Evliyse ailesini idare edecek kadar bilgi sahibi olmalı. Bu bizim üzerimizde farzdır.
İbadetini yapması lazım, haramlardan kendini koruması lazım. Ondan sonra Peygamberin ahlakıyla ahlaklanması lazım. Aslında “Peygamber ahlakı” içinde bir çok şey saklıdır.
Tevazu, Muhabbet, İkram, Dedikodu yapmamak, Başkasına zarar vermemek peygamberin ahlakındandır. Ahlakımızla insanlara örnek olmalıyız.
Moğollar derviş ahlaklı bir müslümandan etkilenerek iman ettiler.
Malum Moğollar saldırgan bir toplumdu ama Hülâgû’nun torunu bir Dervişin yaşantısında etkilenerek iman etmiş. Endonezya müslüman tücarların muamelelerinden etkilenerek iman ettiler.
Ayrıca fetih ile islam topraklarına ilhak edilmiş yerlerde de kimse zorla imana davet edilmemiştir.
Yani lisani kalden fazla lisani hal önemlidir. Yani çok anlatmaktansa İslamı yaşamak önemlidir.
Bin yıldan beri buralarda müslüman olarak yaşamamıza vesile olan insanlardan Allah razı olsun. Dedi.
Soru: Kıymetli hocam vakit ayırdığınız çok teşekkür ederiz.
Cevap: Ben teşekkür ederim.