Aydındere Haber Giresun Haber Karadeniz Haber

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
hilaltas
Bu haber 11751 kez okundu. | Kategori : GÜNDEM
Haberin Tarihi :   17 Kasım 2017 - 01:15

Ülkemizde 4 Milyon 876 Bin Engelli Olduğunu Biliyor Muydunuz?

Büyüt
Küçült
Ülkemizde 4 Milyon 876 Bin Engelli Olduğunu Biliyor
11-12 Kasım tarihleri arasında Van’da Şahmeran otelde iki günlük engelli çalıştayı düzenlendi. Engellilerin sorunlarının tartışıldığı bu çalıştay Dicle Görme engelliler derneği-sivil düşün Avrupa fonu ve Diyarbakır büyükşehir belediyesinin katkılarıyla yapıldı.

Eyüphan KAYA

Çalıştayın içeriğini bu yazıda özetleyeceğim ama müsaadenizle önce Sivil Düşün ve AB fonu hakkında bildiklerimi paylaşmak istiyorum.

AB FONUNU TANIYALIM!

AB nezdinde kimi dünya ülkelerinin üye olduğu bir fon havuzu var. Her ülke belli bir miktar para oraya aktarıyor. Proje yaparak oradan yararlanılıyor. Faydası nedir diyecekseniz, eğer aktif bir çalışma yaparsanız oraya aktardığınız paradan daha fazlasını projelendirerek alabilirsiniz. Örneğin iki yıl önce Yunanistan bu fona gönderdiği miktarın iki katını alabildi. Türkiye ise fona gönderdiği 100 milyon eurunun ancak 30 milyonunu harcayabilmişti.

Çünkü ülkemizde gönüllü aktivistler çok az, bir kısmı da projeden para kapmak istiyorlar.

80 bin dolar geri gitti!

Örneğin bundan 7 yıl önce Diyarbakır’da bir derneğin 80bin dolarlık projesi kabul edildi, dernek yönetimi projeyi aslına uygun olarak uygulamak için aralarında anlaşamadı ve zamanı geçince para geri gitti.

Sivil Düşün iki yıl önceki bilgilerime göre yılda 500 bin euro bu fona tahsis ediliyor ve bu fona müracaat eden projelere harcanıyor. Şimdiye kadar hiçbir yıl bu paranın tamamı harcayamamıştır, harcamayınca da eski deyimle tenkis oluyor. Onun için sivil toplumun projelerin yapılması için Sivil Düşün yöneticiler adeta yalvarıyor. Çünkü eğer bu 500 bini harcayabilirlerse ayrılan payın artırılmasını isteme imkanları olacak, ama bitirmezlerse bu miktar sabit duracak.

Kısacası AB kendi kesesinde kimseye bir şey verdiği yok, bilmekte fayda var.

Sivil Düşün fonunun bir özelliği de kişilerin dahi projelerini kabul edebiliyor.

Çalıştayda Berrak Altun adında bir hanım efendi Sivil Düşün AB fonu hakkında detaylı bir bilgi verdikten sonra Sinan Ok adında bir aktivist hoca iki gün boyunca çalıştayı renklendirerek devam ettirdi. Yine sivil düşün adına elen Hatice Büyüktaş’ın katkıları da göz ardı edilemez.

SİVİL DÜŞÜN FONUNUN KULLANABİLECEĞİ ALANLARI BİLELİM

Berrak Atun anlatıyor: Sivil düşün proje destek fonuna bir harcama alanı ve kalemleri tespit etmek için bir danışma kurulu kuruldu, bu kurul Türkiye’deki STÖ’lerle istişarede bulundu ve şu başlıklar ön plana çıktı.

Sivil düşün fonunun amacı demokratik değer ve yapılarının Hukukun üstünlüğü, insan hakları alanındaki eksiklikleri giderme gibi çalışmalara katkı sağlayarak AB entegrasyon sürecini kolaylaştırmak. Ayrıca sivil toplum örgütleri arasında ağ oluşturmaktır.

Bu programın adı aktivist programı.

Bu programa Türkçe, Kürtçe ve İngilizce dilleriyle başvurulabiliniyor.

Başvuru formu olabildiğince basitleştirilmiş durumda, anlamakta zorlanılan bir konu varsa destek hizmeti de veriliyor.

Programda alt ve üst limitimiz 5 bin-10 bin euro arasındadır. Sivil toplum örgütlerine ayni yardımda bulunuluyor. Yani yaptığınız bütçeyi birlikte harcıyorsunuz.

Herhangi bir son başvuru tarihi yok, istediğiniz zaman başvurabilirsiniz.

Destek verilen çalışmalar, Hak temelli çalışmalar olmalıdır;

Çevre hakları, çocuk hakları, mülteci hakları, engelli hakları, gençlik hakları, eğitim hakları, hayvan hakları, kentsel haklar, sosyal ekonomik haklar, yaşlı hakları, spor hakları, Kamu-STÖ ilişkisi.

Ayrıca beş başlık altında destek verilebiliniyor, etkinlik ve toplantı desteği, hareketlilik ve ağ oluşturma desteği, örgütlenme, kampanya desteği, iletişim desteği gibi konularda destek verilebiliyor.

Ankara’daki merkezimizde 20 kişilik bir ekiple bu çalışmaları yapıyoruz.

Daha detaylı bilgi için www.sivildusun.net sitesine bakabilirsiniz.

TOPLUMSAL CİNSİYETTE FARKINDALIK OLUŞTURMAK

Hatice Hanım: Engelli bireyler hala saklı tutuluyor, üstelik kadın engelliler hepten saklanıyor.

Sinan Ok:AVM’lerde bebek odası var, kapıdaki fotoğrafta bebeğin cinsiyeti belli değil ama bebeğin altını temizleyen hep bayandır. Aslında bu tür çalışmalarda bayanlara yardımcı olmak lazımdır.

Anneler de erkek evlatları fazla nazlandırıyorlar. Anneler de babalar da erkek ve kız çocukları arasında ayırım yapmaması lazım.

Kadın erkek ilişkileri sosyal ve toplumsaldır, dolayısıyla toplumun tüm kademeleri bu konuda kendine çeki düzen vermesi lazımdır. Bunu kadın erkek düzeyinde tartışırsak kısır kalır.

Bir baba çocuğunun altını değiştirdiği için yadırganmamalıdır.

Bir ev hanımı ciddi bir çalışma yapıyor, fakat ne maaşı var, ne de emekliliği var, bu bir sıkıntıdır.

Babalar annelerin yerini dolduramazlar, istese de babaya yetmiyor, dolayısıyla bu konuda eşitlik kavramı yetersiz kalıyor.

Annelik kutsal bir değerdir. Erkeğin yapabileceği konularda muhakkak kadınlara yardımcı olmaları lazımdır.

Toplumda da, devletler nezdinde de kadın emeğini görmeme gibi bir durum var.

Annelerimiz öyle çocuklarını sahipleniyorlar ki çocuklarını ellerinden alınınca hiçbir şeyleri kalmıyor.

Kadın erkek sorunları eşitlik kavramıyla çözmek zordur. Ama adalet kavramıyla çözebiliriz.

Kadın erkek ilişkilerini mutlu aile kavramına endekslersek daha rahat edeceğiz.

Kadınların camilerde yeterince tuvaletleri yok, abdest alma yerleri yeterli değildir.

Ataerkil toplumlarda erkeğin üstünlüğü ön planda buna vicdanımız kabul edecek mi etmeyecek mi?

Eskiden anne baba çocuklarına rol olabiliyordu, ama şimdi artık çizgi filimler, bilgisayar oyunları, okul arkadaşları daha etkili oluyor.

Ne kadar kendimizi zorlasak da annelerin yaptığını baba yapamaz, çünkü sahip oldukları merhamet, şefkat duyguları onlara üzgüdür, erkeklerde bu yetersizdir.

Kadın erkek ilişkilerini adil bir dengeye getirmek için eğitim gereklidir, okul müfredatına yerleştirilen bir ders haline getirilmelidir.

İslam öncesi kadın çok öteleniyordu, İslam kadına bir değer verdi. Hatta savaşta ölen erkeklerin eşleri sahipsiz kalmasın diye birden fazla evlilikler yapıldı.

Dünyada savaş var mı?var, adaletsizlik var mı? var insan sömürüsü var mı var, işte erkelerin dünyası ve işte sorunlar. Erkekler dünyayı idare edemiyor maalesef !

Bazen erkek mutfağa girmeye çalışıyor ama kadın erkeği uyarıyor, sen bu işleri yapamazsın diye.

Kadınlarda okuma yazma bilmeyenlerin oranı ondan bir iken, erkeklerde bu oran yüzde ikidir.

Kız çocuklarımızı okutmamak onlarla hayat arasında engel koymaktır.

Ders kitaplarımızda bile annelerin ve babaların görevi belirlemiştir, peşinen bu rollere göre hazırlanmaları değişimi zorluyor.

Bir bebek dünyaya geldiği zaman dil yok, kültür yok, inanç, ideoloji, mezhep yok ama zaman içinde bize yüklenilen rollere göre olgunlaşıyoruz.

Bir olayda kadın erkek paydaş ise genellikle suç kadına yüklenir. Kadın ölümüne cevaz gösteriliyor, bu ne kadar adildir?

Bir insanın bir başkasına şiddet uygulamaya, öldürmeye hakkı yoktur.

Çalışan kadınlar eve geldiğinde de mesaileri devam ediyor, bu konuda erkeğin ev işinde sorumluluk alması lazımdır.

ENGELLİ VE GAYRİ ENGELLİ İLİŞKİLERİ

Dünya şu 12 başlık altında mücadele ediyor, bu konularda dernekleşip çalışmamız lazım.

Yoksulluk, eğitim, sağlık, şiddet, ekonomik fon, yetki ve karar almaya katılım, insan haklarına saygılı olma, medyada görünürlük medyanın yapıcı bir dil kullanması, çevreyi koruma, kız çocuklarına özel önem verilmesi vs.

Biz hala Türkiye’de tam olarak kaç engelli olduğunu tam bilemiyoruz, aslında hayat şartlarını düzenlerken “engelli odaklı” düşünmemiz lazım, eğer bu hasiyetle çalışırsak gayri engelliler de rahat edecekler.

Aslında duyarlı devlet kadar duyarlı toplum olma özelliğini taşımak daha çok önemli. Devlet yasa çıkarsa da asıl olan bu yasayı uygulayanların duyarlılığıdır.

Engelliler için toplumsal verilerine gelince engellilerin %58.6, erkek, %41.4’u ise bayan.

%55 civarında engelli kimselerin okuma yazması yok, %70’e yakın kadın engelli okula gitmediği gibi okur yazar  dahi değildir.

Engelliler eğitime neden katılmıyor sorusuna cevaben şu üç başlık dikkatimizi çekiyor, mekân sorun var, ulaşım sorunu ve engellilerin toplumsal hayata verilen katkının engellenmesi söz konusu.

Engelli hakları hem gelişmiş dünyada hem de bizim ana yasımızda ve yasalarımızda bir anlamda garanti altına alınmış ama zihniyet değişikliği yapmak hayli zor. Engelliler hayatın içinde varlığını sürdürmedikleri sürece bu olumsuz bakış açısı var olmaya devam edecek.

Her kesimden, her yaştan, her cinsten engelli vatandaşlarımız var ve milyonlarla varız. Sadece resmiyette kayıtlı engelli sayısı 4.876.000 kişidir. Dolayısıyla, diğer dernekler, siyasi partiler, aşiretler üzerinde varlığımızı hissettirebiliriz.

Engellilere, özellikle görme engellilere karşı moral bozucu söz ve davranışlarda bulunmak ayıptır, haksızlıktır, utanç vericidir. Engelli insanların ruh yapılarının sağlam olduğunu unutmayalım! İnsanı insan eden ruhtur beden bu dünyaya aittir.

Halden anlamak için zaman zaman gayri engelli kimselerin gözlerini kapatarak yaşatmak, bastonla gezdirmek lazım.

İnsanların merhamet ve şefkat duyguları, hayırseverlikleri kıymetlidir, ama burada aşırıya kaçmadan, engelliye “hak temelli” yaklaşım daha iyidir.

Acıma duygusu engelli bireyi pasif hale getirebilir. Örneğin öğretmenin ödevini yapmayan engelliye karşı hoş görülü davranması onu yeterince yetişmemeye neden olabilir.

Kişi bedenen engelli olabilir, ama sosyal engelli olmak daha sıkıntı veriyor. Unutmayın bedenen engeli olabilirsiniz ama beyniniz sağlamdır.

Birey ve toplum etkileşim halindedir, kamu hizmetlerine erişmek bir haktır. Düzenlenmemiş engelli hakları eksik bırakılmış insan haklarıdır.

Artık ülkelerin gelişmişlik ölçeği sanayi ve teknolojik düzeyden öte insan hakları, engelli hakları, kadın hakları durumu da gelişmişlik düzeyi için bir kriterdir.

Engellilerin, taleplerini dillendirmeleri lazım ki yapılan yenilikler ihtiyaçlarına cevap vermesin.

Engelli vatandaşlarımızın tek başına mücadele edeceğine dernekleşerek örgütlü bir tarzda hak temelli taleplerini talep etmeleri daha yararlı olur.

1948 yılında başlayan insan hakları çalışmaları ancak 2008 yılında engelli haklarını fark etti.2009 yılında bakanlar kurulumuz imzaladı ve her geçen gün engelli hakları ile ilgili düzenlemeler yapılmaya devam ediyor. Biz talep ettikçe haklarımız daha da verilmeye devam edilecek.

Engelli hakları için yapılması gereken düzenlemeler için her türlü katkı belediyelere veriliyor, Hükümetin hakkını vermek lazım, bu konuda görevini yapmayan belediye beceriksizliğinden ya da umursamazlıktan yapmıyor.

Engelli, gayri engelli herkesin “engelli sözleşmesini” okuması lazımdır. Bu sözleşmeye imza koyan her devlet bu sözleşmenin gereğini yapmakla yükümlüdür. Bu devletlerden biri de Türkiye Cumhuriyeti devletidir.

Öyküsüz emek sömürüye mahkumdur, dolayısıyla engellilerin haklarını elde etmeleri için çalışmaları lazımdır.

Derneklerin tüzüklerine bağlı çalışmalarını yapmaları ve ideolojik davranmamaları gerekir.

SİVİL TOPLUM BİR İHTİYAÇTIR VE HAYATI KOLAYLAŞTIRIR(benim konuşmam)

Ben 2010 yılında TASAM aracılığıyla İİT kongresine katıldım. Konu İslam ülkeleri sorunları ve çözümleriydi. Kıymetli bir bilim insanı söz alarak dedi ki “saygıdeğer katılımcılar, İslam dünyasının üç temel sorunu var.

Birincisi tahsil düzeyimiz düşüktür, sadece Japonya’da 1400 üniversite varken tüm İslam dünyasında 700 küsür üniversite var, İkincisi Ekonomimiz zayıftır,  İslam dünyası dünya nüfusunun beşte biridir ama dünya ekonomisinin ondan biri üretiyor, üçüncüsü ise sivil toplum çalışmalarımız yetersizdir, siz sanmayınız ki bu dünyayı siyasiler ve bürokratlar yönetiyor,  sivil toplumun elinde dünya şekilleniyor.”

Örneğin Mavi Marmara hadisesi bir sivil organizasyondu ve İsrail devletini dünya nezdinde nakavt etti,

Mavi Marmara hadisesiyle birlikte bir de baktık ki 230 TBMM üyesi vekillerimiz İsrail-Türkiye dostluk Derneğine üye yani meclisimizi içten fethetmişler haberimiz yok,

Ben 2013 Eylül ayında Norveç’teydim 9 Eylül günü yerel seçimler yapıldı ve sivil toplum seçim gününden bir süre önce bir açıklama yapmış içerik şu;“iki dönemdir sağ parti ülkeyi idare ediyor iyi idare ediyor ama biz eğer sol partilere fırsat vermezsek nasıl daha iyi idare edemeyeceğini bilebiliriz? O zaman oylar bu defa sol partiye ve sol iktidar oldu.” İşte sivil toplum örgütlerinin gücü bu olsa gerek.

Ayrıca geçende “sivil toplum siyasetten korkar mı?” başlıklı bir yazı yazdım ve dedim ki “evet korkar, eğer bir şehirde binden fazla dernek varsa ve bu dernekler başkanlarının isimleriyle özdeşleşmişlerse, yok hükmündedirler ve siyasetten çekinirler.”

ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZIN TALEPLERİ

*Kaldırımlardaki sarı şeritlerin üzerinde herhangi bir engel bırakılmaması ve arabaların park edilmemesi,

*Elbise ve beyaz eşya üzerindeki barkotların sesli olarak özellikleri hakkında bilgi vermesi,

*Işıklarda Kürtçe Türkçe seslendirmenin yapılması,

*Kurumların girişlerinde hangi katta hangi hizmetlerin, hangi odalarda verildiğinin Breyl alfabesi ile yazılması,

*Otobüslerde bir sonraki durağın seslendirilmesi,

*Televizyon kumandalarında Breyl alfabesi olması,

*Bankalarda sıra numaralarının seslendirilmesi,

*İlaçların ve medikal malzemenin Breyl alfabesiyle etiketlenmesi,

*AVM’lerde mağazaların adlarının seslendirilmesi,

*Çok okunan romanların seslendirilmesi,

*Para okuma makinesinin bir an evvel yapılması ve görme engellilere parasız olarak tahsis edilmesi,

*Oy pusulasının Breyl alfabesi ile hazırlanması,

*Klavyede Breyl harflerinin bulunması,

*Bedensel engelliler için de kaldırımlarda yol yapılması, sarı şeritler gibi,

*Eve gelen faturaların Breyl alfabesiyle yazılması,

*Şahitlik konusunda noterlerde yazılanların Breyl alfabesiyle yazılması,

*Yüz tanıma cihazı olabilir, kayıt ettiğimiz kişiler için “filankes geldi” diyemez mi?

***Lider kime denir? Sorunu kavrayıp çözebilen kimseye lider denir. Bu kişi olabileceği gibi bir dernek bir vakıf da olabilir.

*Üyeleri aktif olamayan bir dernek iyi bir başarı elde edemez.

*”internet ile hayat kolay” projesinden faydalanmak lazım, e-devleti kullanmak, bir email adresi açmak, e-nabız üzerinde doktordan randevu almak bunlar hayatı kolaylaştırabilir.

İki günlük bu aktif semineri kaleme almak kolay olmasa gerek. Ancak bu kadarını özetleyebildim.

Engellilik insan hayatıyla birlikte var olmaya başladığını unutmayalım.

Peyamber aleyhisselatuvesselam iki defa uyarı almış, biri Abdullah ibni Mektum adındaki âma sahabeden dolayı, diğeri de kocasını şikayet  etmeye gelen kandına gerekli itinayı göstermediği için.

Bu bile engelliler ve kadınlar hakkında ne kadar hassas olmamız gerektiğini anlamak için yeterlidir.

Hayat zor, dünya sıkıntısız olmaz sıkıntılarımızın azalması dileğiyle.

Bir eksiğimiz olduysa af ola.



Sayfayı Yazdır
Print Friendly / PDF
Sosyal Paylaşım
Google
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
DİĞER HABERLER
Bulancak Ajans
Son Yorumlar
Deftere Yaz
Ziyaretçi Defteri
Düşünce ve Önerilerinizi bizimle paylaşın.
1. LİG PUAN DURUMU
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Aydındere Haber Giresun Haber Karadeniz Haber | https://aydindere.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024
Her hakkı saklıdır. Aydindere.com kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Haberlere yazılan yorumlardan kullanıcılar, köşe yazılarından ise yazarları sorumludur. Copyright © 2009 Sosyal Medya Uzmanı Gazeteler sanalbasin.com üyesidir