Giresun Kerasus Haber Genel Yayın Yönetmeni Hakan Uğurlu; yazarlık hayatına şiir kitabı ‘Med-Cezir’ ile başlayan ve bu kitabındaki bir şiirinden esinlenerek ilk romanı ‘Bozkır 1 - Solan Güller’i kaleme alan yazar Servet Aktürk ile yayınladığı 2 kitabı ve yeni çalışmaları üzerine konuştu. Gerçek ve samimi duygular ile kaleme alınan çalışmalarından söz eden Servet Aktürk;‘Bozkır 2- Açan Çiçekler’ adlı yeni romanının yakın bir tarihte yayınlanacağının da müjdesini verdi. Bununla beraber ‘Dilenci’ adlı yeni romanının da çalışmalarında sona yaklaştı. ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ romanını okuyanlar, ‘Bozkır 2- Açan Çiçekler’ adlı romanı sabırsızlıkla bekliyor.
H. Uğurlu: Öncelikle sizi tanımak isteriz. Servet Aktürk kimdir?
S. Aktürk: 1976’da Konya’nın kıraç ve bozkır bir bölgesi olan Belkaya’da doğdum. 1995’de denizcilik mesleğine başladım. 23 yıldır özel firmalarda ticari gemilerde çalışıyorum. Meslek hayatım boyunca birçok ülke ve şehirlerdebulundum. Halen denizdeaktif olarak çalışmaya devam ediyorum. Gemide boş zamanlarımda yazmak dışındatahtadan maket yapmanın yanı sıra; bol bol kitap okuyorum.İlham geldikçe de şiir ve roman türü eserler yazmaya çalışıyorum.
H. Uğurlu: Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda size etkisi ve desteği olan kimse oldu mu?
S. Aktürk: Hep içimde bir ukde olan hevesti yazmak… Özellikle edebiyat hocamın etkisi çok oldu. Yazdığım şiirler ve kısa manalı sözlerim, hocamın her zaman dikkatini çekerdi. Kıymetli dostlarımdan bazıları şiirlerimin çok özel olduğunu, bu eserlerimin ziyan olmaması için bir şiir kitabında toplanmasının çok güzel olacağı konusunda beni yönlendirdiler. Buradan Berna hanıma, Esma hanıma, Kahraman beye, Önder beye ve Ahmet beye teşekkür ediyorum. Ayrıcabana güvenerek eserlerimi dikkate alan ve yayınlayan Karina Yayınevi’ne de çok teşekkür ediyorum.
H. Uğurlu: Şiirlerinizin son derece duygusal bir içeriğe sahip olduğunu görüyoruz. Bu duygusallığın kaynağı sizce nereden geliyor?
S. Aktürk: Şiir yazarken tamamen doğallık ve gerçek yaşanmışlıklardan etkilenirim. Şiirlerimde tamamen ruh halimi yansıtmaya çalışıyorum. Şahsen aşırı duygusal olduğum için şiirlerimdegerçek yaşanmış duyguların mısralara dökülmüş halidir. Şiirlerimde yansıttığım bu duygular, sadece benim yaşadıklarım değil; etrafımdaki dostlarımın yaşadıklarının da bir yansımasıdır. Şairler ayna gibidir. Kendinizi görürsünüz, ama siz aynanın arkasını göremezsiniz.
H. Uğurlu: Peki, şiir kitabınızın adı neden ‘Med-Cezir’?
S. Aktürk: Med-Cezir çok özel bir şiir kitabıdır. Şiirlerim ya yaşanmıştır, ya yaşamışımdır. Her şiirimin gerçekçi bir hikâyesi vardır. Zaten ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ romanım, Med-Cezir’deki ‘Öldürdüler Zalimler Civanı’ı adlı şiirimin romanlaşmış bir hikâyesidir. Aslında her şiirim, bir romandır. Bir şiirim ile alakalı saatlerce konuşabiliriz. Şunu da dile getirmek isterim ki; tüm şiirlerim anlamlı ve sırlıdır. Bunu burada açıklayamam ama bir şiirim için saatlerce konuşabiliriz.Med-Cezir’de herkesin kendini bulacağı bir şiir mutlaka vardır. Kıymetli veözel bir kitaptır.Tabii yıllardır denizde ve gurbette olmam da Med-Cezir’e büyük etki etmiştir. Deniz ile az çok alakalı herkes bilir ki; denizlerdeki Gel-Git hareketinin bir diğer adıdır Med-Cezir. Deniz, aynen insan gibidir. Gel-Git’leri yani kendi içinde Med-Cezir’leri vardır.
H. Uğurlu: Şiir kitabınızın ardından yazdığınız‘Bozkır-1 Solan Güller’ adlı romanınız okuyucu ile buluştu. Bu eserinizden bahseder misiniz?
S. Aktürk: ‘Bozkır-1 Solan Güller’ trajedik bir kurgu romandır. Olayın geçtiği yöre, benim doğup büyüdüğüm kıraç ve çorak bir bozkır olan Belkaya’dır.Mekân tamamen doğal ve gerçekçidir. Geçmişte yaşanmış yanlış anlaşılmadan dolayı başlayan bir kin ve bu kinin, yıllar sonra iki sevdalıya ödetilenbir bedeldir. Bu sevdaya engel olmak isteyen, kan ve can bağı olan bir taraf ve bu sevdaya destek olup yaşatmak isteyen, hiçbir kan ve can bağı olmayan fedakâr bozkır insanı. ‘Bozkır 1 - Solan Güller’deki karakter isimleri ise hepsi benim gerçek hayatta tanıdığım dostlarım ve arkadaşlarım. Ama yanlış anlaşılmasın sadece isimleri kullandım. Yoksa o kişilerle, kitaptaki roller aynı değil.
‘Bozkır 1 - Solan Güller’de okuyuculara şüphe ve zannın topluma kanser gibi yayılıp zarar verdiğini anlatmak istedim. Küçücük şüpheyle başlayıp,sonrasında isetoplumun bireylerinin birçoğunu etkisi altına alır. Zandan ve yanlış anlaşılmadan dolayı bir ailenin yok olmasını ve iki sevdalı gülün solmasına sebep olan olayları anlattım. Sevdanın kıymetini, sadece gerçekten sevdalananlar bilir. Ama sevgililerin kavuşması ve güllerin solmaması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, hatta canını ortaya koyan bozkırın yani Belkaya’nın fedakâr insanlarının seferber olması taktire şayandır. Yani her ne olursa olsun birbirini seven iki insanın sevdasına saygı duyup, engel olmak bir yana elimizden geldiğince kavuşmaları ve mutlu bir yuva kurmaları için destek olmalıyız. Romanda anlatılan Belkaya halkının da aslında yapmak istediği buydu…
H. Uğurlu: Şiirleriniz kadar ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ romanınız da oldukça duygusal bir eser. Şiirleriniz ve romanlarınız arasında sizce bir bağ var mı?
S. Aktürk: Yaşamış ve yaşanmış olan duygularlayazılan şiirlerim, her sayfasında insanı biraz daha kendine bağlayan ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ adlı romanımı yazarken oldukça yönlendiriciydi. Daha önceden de bahsettiğim gibi ‘Öldürdüler Zalimler Civan’ı’ adlı şiirim bu romanıma esin kaynağı oldu. Romanımda her bir karakterin yerine kendimi koyuyorum. Onların duygu ve düşüncelerini hissediyor; sonra o karakteri hayal dünyamda şekillendiriyorum. Kim bilir; belki de önümüzdeki zamanlarda diğer şiirlerimden de başka romanlar çıkabilir. Bekleyip görmek lazım…
H. Uğurlu: ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ romanınızın ismi nereden geliyor?
S. Aktürk: Kitabımın ismi şöyle ki; benim yörem Konya’ya bağlı Belkaya kasabası. Bizim oralar kıraç ve kuraktır. Yazın aşırı sıcak ve tozludur. Kışın ise ayaz ve soğuktur. Biz de yeşillik yok denecek kadar azdır. Tam bir bozkır iklimidir. Böyle bir iklimde bahar vakti az da olsa yaban gülleri, yani bizim bildiğimiz ismiyle gelincikler olur ve ömürleri birkaç gündür. İşte romanımdaki bozkırın solan gülleri de bu gariban iki sevdalı aşıklardır. Nitekim onlarında ömürleri tıpkı bozkırdaki yaban gülleri,yani gelincikler gibi az olmuştur.
H. Uğurlu: ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ isimli romanınızı okur gözü ile yorumlar mısınız?
S. Aktürk: Okuyucular belki de; “Bozkırda bir şey olmuş, orada nadiren açan yaban güllerine yani gelinciklere birileri zarar vermiş ki solmuş. Orada bir şeyler olmuş. Ama ne? Gerçekte ne olmuş?” diye düşünebilirler. Haklılarda. Romanı okuyanlar bozkırda bu olayı sanki yaşıyor; ayazını, sıcağını, tozunu hissediyor. En önemlisi ise o solan yaban güllerinin, gelinciklerin sevdalarının bu şekilde bitmesine derin üzüntü duyuyorlar. Belki de;“Yazar neden böyle bitirdi?”diye bana kızıyorlar vemezara giren aşıklara üzülüyorlardır. Emin olun ki, ben onlardan daha çok üzüldüm ama bu duyguyu yaşatmak için ‘Bozkır 1 - Solan Güller’ adlı romanın bu şekilde bitmesi gerekiyordu. Ama devamı olan ‘Bozkır-2 Açan Çiçekler’ adlı romanımda neler olacak, hep beraber göreceğiz.
H. Uğurlu: Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
S. Aktürk: Yeni çalışmam ise ‘Bozkır-2 Açan Çiçekler’. Yine aynı yörede geçiyor. ‘Bozkır 1 - Solan Güller’deki yeni tayin olan Önder Öğretmen’in bu kıraç bölgedeki geleceğimizin umudu çocuklarımıza vermiş olduğu değer ve onları bir bir yetiştirip çiçek gibi açmasını sağlayıp onlara yol göstermesini işledim. Bozkırın kaderinin kendi ellerinde olduğunu, eğitim sayesinde bu kıraç bölgedeki çiçeklerimiz olan çocuklarımızın, yetişerek doktor, hemşire, öğretmen, mühendis gibi birçok meslekler edinip bu kaderine terk edilmiş yörenin geleceğini değiştirebileceklerini işledim. Özellikle kız çocuklarımızın okutulmasını, Atatürk’ün açtığı çığırda ilerleyip vatana ve millete faydalı olmasını işledim. Tabii bu uğurda her türlü fedakârlığı yapan öğretmenlerimizi de anlattım.
Okurlarıma sürpriz olarak da bu yöreden bir Kore gazisi ve bir Kıbrıs şehidi karakterleri koydum ki inanılmaz duygu yüklü. En büyük sürpriz ise kızların okutulmasına karşı çıkan cahil zihniyete verilen cevap. Kız çocuğu bir çiçek gibi açıp okuyup öyle bir şey yapıyor ki duygulanmayan insan, gözleri yaşarmayan öğretmen düşünemiyorum.
Bir diğer çalışmam ise önceki romanlarımdan her şeyi ile çok farklı. Yolunu kaybetmiş bir dilenci ve geçmişe takılmış bir genç bayanın hayatını işledim. Tam da gümünüzün sorunları olan takıntılarımıza değindim. Yakamızı bırakmayan geçmişimiz ve takıntılarımız. ‘Dilenci’ isimli eserimde kurtarmamız gereken bir genç kız var. Emin olun ki gerçek hayatta bu bahsettiğim karakterdeki kız gibi yüzlerce mağdur kardeşlerimiz var. Ayrıca yine şiir yazmaya da devam ediyorum. Bir sürpriz olarak bu iki roman arasına en az ‘Med-Cezir’ adlı şiir kitabım gibi etkili bir şiir kitabı daha girebilir. Ben istedim ki; şiirlerim, romanlarımla bir bütün olsun. İşte o zaman şiirlerim daha bir anlam kazanacaktır.
-----
Servet Aktürk’ün yazdığı kitaplara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://www.okumaodasi.com/servet-akturk-1
Röportaj: Hakan Uğurlu – www.kerasushaber.net