4 Şubat Tarihli “ Türk Futbolunun Kemal Dervişi Aranıyor ” başlıklı yazımda : “ Evet bu Fener’i kimse kolay kolay düşüremez, düşüren de bedelini öder. Sayın AYDINLAR Türk futbolunu iyi bilen, Fenerbahçe’ye gönülden olduğu kadar maddi olarak ta ciddi destek vermiş, taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmış bir işadamı. Fakat bu Fener’ i küme düşürmeyi düşünmesi dahi görevden ayrılması için yeterli bir sebepti. Geriye dönüp baktığımızda Sayın AYDINLAR’ın görevinden ayrılması sadece futbol federasyonu başkanlığını değil, ne yazık ki her şeyini verdiği Fenerbahçeli kimliğini de tartışılır hale getirdi.” İfadelerini kullanmıştım. Bugün gelinen nokta ön görülerimde yanılmadığımı gösterirken, dün sadece Sayın AYDINLAR’ın Fenerbahçeliliği tartışılırken bugün maalesef Türk futbolunun herşeyi tartışılır hale geldmiştir.
28 Şubat Soruşturması yargı organlarının kontrolünde devam ediyor. Soruşturma başladığında dokunulurdu - dokunulamazdı tartışmaları yapılırken bugün, kışla merkezli yürütülen soruşturmanın; siyaset, YÖK, medya, iş dünyası ve bürokrasiden oluşan sivil ayaklarının da soruşturmaya dahil edilip edilemeyeceği tartışılmaktadır. Sivil ayaklarının varlığından hep söz edilmesine rağmen, soruşturmanın sadece kışlalarda yürütülmesi, Türk Demokrasi Tarihinin dönüm noktalarından biri olan 28 şubat soruşturmasının, sadece askerlere yapılmış bir operasyon olduğu algısını yaratmaktadır.
28 Şubat sürecinde dönemin Başbakanı Sayın ERBAKAN siyasi iradeye yapılan anti demokratik müdehalelere karşı durulması için, dönemin siyasi parti genel başkanlarıyla görüşmesine rağmen hiçbirinden olumlu bir cevap alamamıştı. Dahası, Sayın ERBAKAN’ın başbakanlığındaki hükümet ve bürokratik yapı açıkça kundaklanarak hükümet düşürülmüştü. Devamında Refah Partisi kapatılmış yerine Fazilet Partisi kurulmuştu. Milli Görüş hareketinin yeni soluğu Fazilet Partisinin 14 Mayıs 1998 Tarihli kongresi, 2002 yılında iktidar olmayı başaran AKPARTİ’n de kuruluşunun başlangıcıdır. Zira, Fazilet Partisinin Genel Başkan Yardımcıları AKPARTİ’ nin de kurucular kurulunun temel taşları olmuşlardı. Öyleki Fazilet Partisinin kurucular kurulu atanan genel başkan yardımcılarına karşı çıkarak, yönetimi onaylamamıştı. Ancak Sayın ERBAKAN’ın girişimleri neticesinde aylar sonra, ASKİ Sosyal Tesislerinde yapılan yemekli bir toplantıda sağlanan uzlaşma neticesinde, genel başkan yardımcılarının ataması kurucular kurulunca onaylanmıştı. Fazilet Partisi’nin 2000 yılında yapılan I. Olağan kongresinde mevcut genel başkan yardımcıları değişmişti. Nitekim Sayın Fatih ERBAKAN ‘’ Abdullah Gül, Fazilet Partisi Genel Başkanlığını kazansaydı parti kapatılmazdı ’’ diyerek bu süreci vurgulamıştır.
Fazilet Partisinin kapatılma gerekçelerinden biri olan türbanlı milletvekili Sayın Merve KAVAKÇI’nın : “ Sayın Necmettin ERBAKAN o gün Meclis'te olsaydı yemin etmiş olurdum “ ve “ Meclise Ilıcak ile girmem önceden planlanmış bir şey değildi ” sözleri Fazilet Partisinin süreçte yaşamış olduğu savrulmayı ve milletvekillerinin de partiden beklentilerinin kalmadığının açık bir ifadesidir.
28 Şubat sürecinin önemli kurumsal aktörlerinden YÖK’ ün, soruşturmanın seyrinde nasıl bir konumda değerlendirileceği ayrı bir merak konusu. YÖK 28 Şubat sürecinde; icat ettiği ikna odaları, iptal ettiği diplomalar ve akademik çalışma için yurt dışına gönderilen öğrencilerden dini hassasiyeti olanların geri çağrılmasıyla kendini ifade eden bir kurumdu.
Demokratik anlayışımıza ve devlet yapımıza 28 Soruşturmasının bir katkısı olacaksa, bu soruşturma mevcut haliyle kalmamalı, siyaset, YÖK, medya, iş dünyası, bürokrasi ayaklarına Fazilet Partisinin kapatılması, Merve KAVAKÇI olayı ve baş aktörlüğe soyunan dönemin bütün kişi ve kurumları da eklenmelidir.
Unutulmaması gereken en önemli nokta 12 Eylül’ ün kurumsal kimliği YÖK, 28 Şubat sürecinde de görevini eksizsiz olarak yerine getirmenin rahatlığıyla hala dimdik ayaktadır. Bundan sonraki süreçte 28 Şubat soruşturmasının karakaplı defterinin açılacak ilk sayfasındaki YÖK, bu sürecin sonunda kapatılmalıdır.
Ali Zafer TOPŞİR