20.yüzyılın başları, Osmanlı Padişahları ile ittihat ve terakkiciler gırtlak gırtlağa savaşıyor. Bu savaş esnasında Balkanlar elden gitti, Afrika elden gitti, petrol bölgeleri elden gitti, gitti de gitti... Sonuçta ne Osmanlı kaldı ne de ittihat ve terakki. Elde avuçta, milyonlarca kilometre karelik koskoca imparatorluktan, 780000 kilometre karelik yepyeni bir Cumhuriyetimiz doğdu.
1950’ li yıllar, bu defa kavga Sayın İnönü ve Sayın Başbakan Adnan Menderes arasında. Bu kavga esnasında Sayın Osman Bölükbaşı’ nın memleketi Kırşehir vilayetlikten silinip ilçe bile yapılarak kavgadan nasibini alıyor. Cepheleşmeler, didişmeler, boğuşmalar oldukça hararetle devam ediyor. Ancak ardından 1960 ihtilal’ i ve sonunda iktidardan Sayın Menderes gittiği gibi yerine de Sayın İnönü gelmiyor. Artık iktidar, önceleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yapmış olan Sayın Süleyman Demirel’ in.
1970’ li yıllar, sağ-sol kavgası almış başını gidiyor. Komşunun çocuğu komşuya, hatta kardeş kardeşe hasım olmuş. Bu savaş sonunda en az 5000 tane gencimizin hayatı kayboluyor. En az 50000 civarında gençte ya sakat kalıyor, ya okulu bırakıyor veya hayattan bıkıyor. Bu kavganın sonunda da askerler devreye giriyor, ortada da ne sağ kalıyor ne sol. Bu defa iktidar da, yepyeni bir lider Sayın Turgut Özal’ ı görüyoruz.
1990’ lı yıllar, iktidara Sayın Erbakan gümbür gümbür geliyor gibi. Ancak bir grup askerlerle 28 Şubat kavgasına tutuşturuluyor. Partisi bir defa kapatılıyor olmuyor, iki defa kapatılıyor olmuyor, bu defa partisi içten bölünüyor, iktidardan uzaklaştırılıyor sonuçta iktidarda ne 28 Şubatçılar kalıyor ne de Sayın Erbakan. İktidarda yepyeni bir lider, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Yıl 2011, iktidarda ki koalisyon yapısı kendi içerisinde ağır ağır kavgaya tutuşmaya başlıyor. Birbirlerine ağza alınmayacak laflar ediyorlar. Şimdilik kavga devam ediyor. Ancak birileri “sıradaki gelsin” diyor gibi geliyor bize.
Ali Zafer TOPŞİR