Van depremi. Yine ölüm, yine yıkım. Peru’da bile 6,9 şiddetindeki depremde değil can kaybı bina dahi yıkılmazken, Afet ve Acil Durum Başkanlığı kayıtlarına göre 6,7 şiddetindeki Van depreminde bu kadar kayıp yaşanmasının sebebi nedir? Yaşanan bunca ölüm ve yıkıma rağmen sebepler aynı ; plansız yerleşim, zemin bozukluğu, binalarda kullanılan malzemelerin yetersizliği, beton kalitesi , yapım hatası...
Her depremden sonra olduğu gibi, yetkililer ülkemizdeki Van depreminden sonrada da yapı stoklarının afete uygun hale getirileceğini söylüyorlar. Hadi işe başlayalım. Eski adıyla Bayındırlık ve İskan yeni adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Kızılay’daki merkez binasının en üst katı, kaçak mı değil mi?
Tıpkı İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Sayın Kadir TOPBAŞ’ın 2009’ da yaşanan sel felaketinden sonra “ dere yatakları imara aykırı yapılardan temizlenecek ” ifadelerinde olduğu gibi. Sayın Başkan; Çırpıcı, Ayamama, Alibeyköy dereleri başta olmak üzere, afete maruz kararı alınarak İstanbul’un 68 dersinden hangisi ıslah edilmiştir?
Zira; dere yatakları ıslah edilmeden önce taşkın risk haritaları çıkarılır. Daha sonra 7269 Sayılı Afet Kanununun 2 ve 3. Maddelerine göre Bakanlar Kurulunca “ afete maruz kararı alınarak ” dere yatakları imara ve afete aykırı yapılardan temizlendikten sonra ıslah işlemleri yapılır. Afete maruz kararı alınmadan yapılacak her türlü harcama ve işlemler, israf ve boşa kürek çekmekten öte değildir.
Afete maruz kararı alınan bölgedeki yapıların tamamı yıkılarak, bina sahipleri başka bölgelere nakledilir. Ancak; 28.06.2005 tarih ve 9109 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile afete maruz bölge ilan edilen, Avcılar İlçesi Ambarlı Mahallesi’nde bulunan 496 konuttan halen milletvekili olan Sayın Mehmet MÜEZZİNOĞLU’nun villası dahil kaç tanesi yıkıldı. Yoksa alınan afete maruz kararına rağmen, binaların yıkımından vaz mı geçildi? Afete maruz kararları alınmasına rağmen İzmir Kadifekale başta olmak üzere bir çok yerde yıkılması gereken yapıların hala yıkılmaması akıllara şu soruyu getiriyor: Bu binaların yıkılması için yeni afetlerin olup, daha fazla insanın ölmesi mi bekleniyor.
Afetle mücadele uzun yıllara yayılabilecek bir iştir. Bir çığ tehlikesinin algılanması yıllarca süren gözlemler gerektirebilir. Afetle mücadele süreklilik ister, her afeti ayrı bir isim koordine etmez. Bu psikolojiyi defalarca yaşamış AKUT gibi, deneyimli ekiplerle yürütülür.
Mühendislik Biliminin “ Standartlara göre dolgu malzemesi herhangi bir taşıyıcı zemin grubuna girmemektedir. Bu nedenle temel zemini olarak değerlendirilemez. Yapı yükleri mutlaka ana kayaya aktarılmalıdır ” ifadelerine rağmen dolgu zemine bina yapmaktan çekinmeyen Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan BAYRAKTAR anlayışıyla Türkiye’nin afet problemi çözülemez. Zira zemin için alınan jeolojik ve jeoteknik raporlar prosedür gereği tamamlanır, fakat bu raporlarda belirtilen önlemlerin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen bir mekanizma olmadığı için, bu anlayış yapı kararını zeminin altına değil, üstüne bakarak verir.
Sonuç olarak; deprem, sel, çığ, yangın gibi afetlerin olabileceği bir coğrafyada bulunan ülkemizde yerleşimi, yapılacak “ AFET RİSK HARİTASI ” na göre planlamadığımız sürece afet terörünü önleyemeyiz. Aksi takdirde, her şehit cenazesinden sonra terörün nasıl bitirileceğini konuştuğumuz gibi, yıkım ve ölümle sonuçlanan her afetten sonra da afetin nasıl bitirileceğini konuşuuur gideriz.
Saygılarımla.
Ali Zafer TOPŞİR