Çoluk çocuğunun nafakasının peşinden Avrupa'ya giden onbinlerce Giresun'lu 40 yıldır Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya da yaşıyor.
Bu büyük camianın içinden kardelen çiçeği gibi fışkıran Avrupa Giresun Derneğiyle ilk tanışmam Giresun Dergisinde çıkan haberlerle oldu.
Rahmetli Hasan Ersan'ın başkanlığını yaptığı, Ali Hamurcuoğlu' nun başkan yardımcılığını yaptığı, Metin Çoban'ın, Necati Şenliklioğlu nun, Muammer Dönmez' in, Beşir Gürsoy'un yönetimde olduğu (muhakak yıllar sonra benim hatırlamadığım hemşehrilerimizde vardır. Giresun'a ve Giresunluya hizmetleri büyük olan bu hemşehrilerimden ölenlerini rahmetle, yaşayanları minnetle anıyorum) dönem de Giresun hastanesine kalp hastaları için Koroner Yoğun bakım ünitesi yaptırmışlardı.
Aynı anda 8 kalp hastasına müdahale ediyordu.
O günlerde Karadeniz de tıp fakülteleri hariç Hiçbir hastanede bu hizmet yoktu.
Daha sonra yaptıkları gecelerin geliriyle böbrek taşı kırma makinası, göçük altında kalanları kurtarma ekipmanları gibi hizmetleri devam etmiştir.
Almanya’da yaptıkları son gecenin gelirini de Giresun özürlüler rehabilitasyon merkezine yardım için göndereceklerdi.
BİR YANLIŞLIĞI TENKİT ETMEK AYRI ŞEY, BOYKOT ÇAĞRISI YAPMAK AYRI ŞEY.
Bu son yapılan geceye dernek yöneticisi hemşehrilerimiz Giresun'lu olmayan bir sanatçıyı assolist olarak davet etmişler.
Bu benim dernekçilik hayatımda hep karşı çıktığım bir uygulama.
Bu bir kısır döngü. Yöneticiler Giresun' lu sanatçılar Türkiye genelinde meşhur olmadıkları için gecelerine, şenliklerine, festivallerine komşu Karadeniz illerinin meşhur sanatçılarını davet ediyorlar onları daha da meşhur ediyorlar.
Giresunlu sanatçılar da , Giresun' luların düzenlediği gecelerde yayla şenliklerinde festivallerde sahne alamadıkları için meşhur olamıyorlar.
İstanbul lehçesiyle söylenen Giresun Türkülerini değil Türkiye Giresun'un yeni nesilleri bile bilmiyor. Ancak komşu ilin bir sanatçısı türküyü nasıl olsa giresunlular çalıp söylemiyor diye alıp kendi iline mal edip piyasaya sürdüğünde bütün Giresunlular Türkü'yü hatırlıyor.
Bu konuları tenkit etmek, yönetici hemşehrilerimizi uyarmak ayrı şey, bütün geliri Giresun özürlüler derneği için harcanacak geceyi boykot etmeye çağırmak ayrı şey.
Basında görev yapan bütün hemşehrilerimiz Dernek yönetimlerinden bekledikleri hassasiyeti kendileri e Giresunlu' lara karşı göstermek zorundadır.
Bu, boykot olayı bana Tirebolu Kuskunlar köyünde yaşanmış bir olayı hatırlattı.
Kuskun lu köyünden Kamil Koç'un babası çalışmak üzere sabah ezanı köye 20 işçi getirmiş. Kamil Koç'a tenbih etmiş;
-Oğlum benim Tirebolu’da acil işim var sen işçilere sabah kahvaltısı yaptır sonra başlarında dur hava kararmadan işi bitirsinler demiş ve Tirebolu’ya gitmiş.
-Akşam köye gidince
-Ne yaptınız oğlum işi bitirdiniz mi? Diye sormuş
-Baba işçilere kızdım, onları cezalandırdım. Sabah kahvaltısı yapıyorlardı hepsinin bellerini sakladım. Akşam oldu hala bulamadılar demiş.
Ali Hamurcuoğlu ve yönetiminin Almanya da düzenlediği Geceye boykot çağrısı yapıp daha az insanın gelmesi sağlanırsa, Giresun özürlüler merkezine aktaracakları para daha az olur.
Şimdi bu boykotla kimi cezalandırmış oluyoruz.
Bundan daha vahimi, Avrupa da Giresun'a ve Giresunlu' ya hizmet için çırpınan sayıları iki elin parmağı kadar az olan Ali Hamurcuoğlu gibi insanları incitirsek yerlerini doldurmaya yenilerini hiç bulamayız.
Giresun ve Giresun' lu ayağa kalkacaksa, nüfusuna göre Türkiye'nin zenginliğinden pay alacaksa, nüfusuna göre siyasette ekonomi de bürokraside bir ağırlığı olacaksa, bunun öncülüğünü dernek yöneticileriyle basın mensupları yapacaklardır.
Elbette yanlışlıklarımızı tenkit edeceğiz, ancak tenkitlerimiz yapıcı olacak incitici olmayacak.
AV.MURAT TOKER