İnsan, beşeri hayatın başladığından beri hep bir mücadele içersinde olmuştur. Bu mücadelenin temelinde doğanın değişmez yasalarına boyun eğmemek, aksine hükmetme anlayışı vardır. İnsanoğlu tarih çağlarını açıp kapatan, asırları deviren mücadelesiyle bugünlere gelirken, o ilk günkü azminden ve ihtirasından da hiçbir şey kaybetmemiştir. Zira ilgileri, giyim – kuşamı, kullandığı teknoloji değişse de, İnsan aynı insan.
Dokunduğu her şeyi, bulunduğu her çevreyi değiştiren insanoğlunu farklı ve üstün kılan özelliği, sahip olduğu akıl melekesindendir. İnsanı yaratılanların en şereflisi kılan akıl melekesi her geçen gün daha da büyüyerek, inşa ettiği medeniyetlerle bugünlere tezahür etmiştir.
Kazmayı vurduğunuz her yerden tarihi bir eserin çıktığı Anadolu çok büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bugün tarihimizle övünüyor, kültürümüzle biliniyorsak üzerinde oturduğumuz Anadolu topraklarında var olmuş büyük medeniyetlerdendir. Evet, Medeniyetler ülkesi Anadolu. Bazen dünya ticaretinin ana arteri olarak, bazen Ön Asya adıyla tarihin her döneminde farklı stratejik anlamlar yüklenen bu topraklar, bağrında büyüttüğü ihtişamlı medeniyetler kadar acı ve dramı da yaşamıştır. Öyle değil mi halk müziğimize ilham kaynağı olmuş ağızlarımız, söyleyeni bilinmese de söyleteni dert olan ağıtlarımız.
Önceki yıl Haymana’da kurtuluş savaşı’ nın kırılma noktası olan Gönüllü Giresun Alayı’ nın çarpıştığı cepheye gittim. Yaşlı bir amcayla konuştuk. O günleri hatırlıyordu. “ Topal Osman ve Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’ ın askerleri Ali Rıza’nın şuradaki bahçesinde talim yaptılar. Gencecik çocuklardı, savaşa girmeyin dedikse de dinletemedik. Bu cepheyi on beş defa kaybettik ama on altıncısında daha vermedik ” dedi. Yaşlı amca anlatmaya devam ediyordu. Özellikle Topal Osman komutasındaki askerlerimizin yunanlılara ait yüz yirmi kamyon mühimmatı ele geçirmesine rağmen, aracı kullanabilecek asker olmadığı için içersindeki mühimmatı eşeklerle taşıyıp kamyonları ateşe vermesi, bizleri çok duygulandırdı.
Geçen ay Umre Ziyareti İçin kutsal topraklardaydım. Türküm dediğimde diğer milletlerin yaklaşımı çok anlamlıydı. Onlar için bizleri farklı kılan bu toprakların yani Anadolu’nun çocuğu olmamızdı. Yani medeniyetler ülkesi ama hakir görülmüş, horlanmış Anadolu, hala bir ümit ve timsal.
Neden olmasın ki, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli gibi yüzlerce, binlerce adsız kahraman ilhamını bu topraklardan almadı mı. Anadolu, belki yoruldun ama tükenmedin. ORHAN SEYFİ’ nin de ifade ettiği gibi “ Burası Anadolu dağlar omuz omuza, gidenler toprak oldu sağlar omuz omuza.” Akılların anlayış gönüllerin sevdi ürettiği muhabbet sofraları yine kurulacaktır. Zira varlığını hala koruyor, bir yanda Mevlana’nın bütün alemi sığdırdığı gönül, diğer yanda toprağı gibi tükenmeyen ve eskimeyen, gönül dostu Anadolu İnsanı.
Saygılarımla.
ALİ Zafer TOPŞİR