Bakalım, kambur için kimler ne demiş, TDK, Türkçe Sözlük, Ankara 2005 baskısı: “ Bel ve göğüs kemiklerinin eğrilmesi. Raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek. Mecaz anlamda : Sıkıntı dert, kambur kambur üstüne veya kambur üstüne kambur, kambur felek gibi tanımlara yer vermiş “
Meydan Larousse ise,
“ Kambur veya kanbur (yunanca kempuris, hörgüçlüden) belkemiği veya göğüs kemiğinin eğrilmesiyle ve genellikle raşitizm sebebiyle sırtta veya göğüste meydana gelen anormal çıkıntı, tümsek Hayvanlarda gövdenin, herhangi bir yerinde genellikle sırtta bulunan tabii çıkıntı. Bir eşyanın tümsek çıkıntılı tarafı. Kamburu olan kimse.
Çeşitli Deyimler:
Kambur felek; talih hakkında sitem bildirmek için kullanılır. Kambur üstüne kambur; aksiliklerin üst üste geldiğini bildirir. Ciltçilik: Kambura verme, çekiç veya merdaneyle ciltlenecek kitabın sırtını yuvarlaklaştırma işlemi İnşaat: Çekül doğrultusunun dışına doğru taşmış parçası: kambur duvar “ gibi tanımlarda bulunmuş. Bunların hepsi kamburun bilinen yüzü “
BİLİNMEYEN:
Bilenen kamburun fiziksel bir rahatsızlık olduğu, doğuştan ya da yaşam sürecinin de, ilerleyen yıllarda yaşlarda, ortaya çıktığıdır. Oysaki bu konunun çok farklı bir yanı, kimsenin görmeliği ya da gözden kaçırdığı tarafı vardır. Ve acaba bu nedir? Bu yaşamdaki her insanın doğum anında bir kambur ile doğduğu ve bu kambur ile ilelebet yaşamak zorunda oluşudur. Bakın, Cemal Süreya, Camdan adlı şiirinin içinde, bu konuda neler söylemiş.
Bir eli alnında benim gibi Ama biraz daha mı hüzünlü? Otururken de Biraz daha mı çıkarıyor kamburunu?
İşte, bunlar kambur için çok daha anlamlı ifadeler. Bu öyle bir kambur ki, kardeşten sevgiliden ana ve babadan da yakındır insana, doğum esnasında belli olmayan ve insanın yaşamında yaşlar ve yıllar ilerledikçe ortaya çıkan bir durumdur.
Siz, dönün geriye, gidin yaşamınızda biraz daha geriye göreceksiniz ne çok kamburunuz olduğunu.
Ne çok kamburu taşımak zorunda kaldığınızı. Bu kamburların sizin, bazen üzerinizde, sırtınızda bazen ise, içinizde olduğunu görüp fark edeceksiniz.
Ya da hatırlayacaksınız.
İşin tehlikeli yanı, korkutan yanı, bundan kurtuluş imkânı olmayışı veya çok az oluşudur.
Gözle görünenleri ortadan kaldırmak kısmen mümkün olsa da, üstünüzde ve içinizde olan, oluşan kambura çözüm bugüne kadar bulunamadı. Düşünüyorum da belki, yaşadığımız dünyanın kendisi kambur. Belki, yaşam kambur. Belki sevdalarımız kambur. Aşklarımızın beli bükülmüş. Burada en şanslı grup kanımca beyinlerinde, özellikle düşüncelerinde, kamburu olmayanlar onlar için olayın sevindirici yanı, bunun harici vücutlarının neresinde kamburları olursa olsun, yaşamları için bir sorun teşkil etmeyecek olmasıdır.
Zaten onlar, hiçbir zaman kamburlarını ellerine alıp irdelemezler. Bilirler dünyanın gözlerini ve o gözlerin rengini. Çünkü onlarda bu dünyaya bir benzer gözle bakmaktadırlar.