Yeter, yeter, yeter! İsyan ediyorum.
Ne dayanacak halimiz, ne de bekleyecek sabrımız kaldı. Bir terör
örgütü, ülkemiz coğrafyasında akıllara durgunluk verecek şekilde
böylesine ağır bir eylem yapamaz. 24 askerimizin şehit edilmesiyle
bir kez daha sarsıldık. İçimiz yanıyor. Acılara gömüldük. Ciğerimiz
parçalandı. Aslan Mehmetçikler hayatlarının baharında alçakça
katlediliyor. 30 yıldır öldürülüyor. Ne yapılacaksa yapılsın
artık. Ne olacaksa olsun, ne verilecekse verilsin demiyoruz. Bu aziz
vatanın bölünmez bütünlüğüne kasteden alçakların başını
ezmek için daha ne bekleniyor? Neyin hesabı yapılıyor? Yetmedi mi
kalleşlerin, sınır tanımayan hainlikleri? Yüreğimizin ardı ardına
gelen kara haberlerle tutuşup kavrulması söyleyin, yetmedi mi?
Devletim, göz nurum benim. Evet, ne
yapacaksan yap artık.
Daha dün Cumhurbaşkanımızın teftiş
ettiği askeri üs merkezleri ağır silahlarla son yılların en büyük
terör saldırısına uğruyor. Çukurca ilçesindeki güvenlik birimleriyle
sınır bölgemizdeki sekiz askeri hedef farklı kollardan aynı anda
ateş altına alınıyor. Bu nasıl bir iştir? Bu nasıl bir meydan
okumadır? Hakkari’de inisiyatif kimde? Acizlik içinde olan kim?
Karakollarımıza, bölüklerimize, taburumuza, tümenimize, tugayımıza,
emniyet binalarımıza rahatlıkla ve istedikleri gibi saldırıyorlar.
Bunu asker ve polisimiz yani güvenlik güçlerimiz teyakkuz halindeyken
yapıyorlar. Bu gerçekten nasıl bir iştir? Anlam vermekte zorlanıyorum.
Millet, hainlerin tepesine devletin yumruğu yıldırım gibi insin
diye beklerken, Çukurca kan ağlatıyor.
Alçaklar devletimizle adeta dalga
geçiyorlar. Eğlenceye gider gibi askerimizin üzerine geliyorlar.
Böylesine vahim bir olayı normal görmemiz imkânsız. Neler oluyor,
hangi çirkin oyunlar oynanıyor? Hareketliliğin üst düzeyde olduğu,
her an saldırabilirler istihbaratının verildiği bir dönemde, pkk
nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyor? 300 – 400 kişi gruplar
halinde olsa da ellerini kollarını sallayarak sınırı nasıl geçebiliyor?
Onca ağır silahlar nasıl oluyor da gizlice polis ve askeri üslerimizin
burnunun dibine kadar getiriliyor? Bu bir iki saatlik olay, dikkat çekilmeden
yapılacak bir iş değil. Tonla para verilip alınan heronlar ne iş
yapar? Sınır güvenliğini yerine getiren askerlerimizin termal kamera
olanağından yoksun olduklarını zannetmiyorum. Peki, o halde o it
sürüleri nasıl oluyor da sınırın oyanında ve buyanında istedikleri
gibi at koşturup katır yürütüyorlar?
Ülkenin huzur ve güvenliğinden birinci
derece sorumlu olanlar, şapkayı öne eğip zafiyet mi var sorusunun
cevabını bulmak zorundalar.
Savaş uçaklarımız çakalların
inlerine bomba yağdırırken, ordumuz son günlerde operasyon üstüne
operasyon yaparken, en üst düzeyde güvenlik alarmı verilirken
nasıl oluyor da bilançosu infiale yol açan bir saldırı yapılabiliyor?
Güya dünyanın sayılı ve güven veren ordularından birine sahibiz.
Evet, öyle söyleniyor. Ancak ne acı bir durum ki saygı duyulan bu
ordu, en son ki bir saldırıda 24 şehit ve bir o kadarda yaralı veriyor.
Hiç kimse kusura bakmasın, beyler. Parmakla gösterilen bir ordu sayıları,
güçleri ne olursa olsun eşkıyadan baskın yiyip anormal derecede
kayıp vermez. Güçlü bir ordu, teröristi koşullar ne olursa olsun
kendine yaklaştırmaz. Sen eğer karargâhında, nöbet yerinde, odanda,
yatağında kahpe kurşunlara maruz kalıyorsan suçu birazda kendi
içinde arayacaksın.
Sen Türk Ordusu, o ise bir çakal.
Nasıl baskın yersin? Nasıl saldırı yapacak, silah sıkıp roket
atacak imkân ve fırsatı verirsin?
Üç-beş çapulcu diye tabir
ettiğimiz alçaklar, Çukurca’yı cehenneme çevirmenin planını
yaparken anlaşılan o ki, bizim komutanlar başka işlerle uğraşmışlar.
Ülkenin güvenliğini hiçe sayıp daha halen darbe rüyası mı görüyoruz
ne? Canını hiçe sayıp göğsünü hain kurşunlara siper eden gerçek
vatanseverleri minnetle, saygıyla anıyorum. Bu işte bir bit yeniği
var. Kimse masal anlatmaya kalmasın. Kahpeler ayağının dibine kadar
gelip sana kurşun sıkıyor. Gece saat birden sabaha kadar seninle
kora kor savaşıyor. Onun değil senin cephanen bitiyor. Çatışmadan
yarım saat sonra veya mümkün olan en kısa sürede destek unsurları
her türlü teçhizatla birlikte yardımına koşmuyor. Çok daha beteri,
geçen zaman içinde benzer eylemlerden gereken dersi çıkarıp önlem
almıyorsun. Eeee sonra tugayımızı bastılar, lojmanlarımıza saldırdılar.
24 şehit daha verdik. Vatan sağ olsun diyorsun, ya da diyoruz. Böyle
şey olmaz.
Vatani görev için peygamber ocağına
uğurladığımız yiğitlerimiz hangi sebeplerden dolayı şehit ediliyor?
Biri çıkıp bunu anlatmalı.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış
deme prensibinden ödün vermiyorum. İktidar, devlete meydan okuyanlara,
devletin askerine, polisine silah sıkanlara karşı beddua etme yeri
değildir. Aynı şekilde muhalefet, milli bir mesele üzerinden siyaset
yapma makamı olmamalıdır. Öncelikle kendi içinde birlik ve beraberlik
olgusunu inşa etmeyi başaracaksın. Terör konusunda hiçbir parti
diğerini suçlama referansına sahip değildir. Hükümet artık konuşmadan
ziyade sorunu bitirme yoluna girmelidir. Terör örgütünün arkasında
kimlerin, hangi devletlerin olduğu pekâlâ bilinmektedir. Eğer ben
güçlü, dirayetli bir ülkeyim diyorsan, devlet sorumluluğu altında
gereğini derhal yapacaksın.
Amerika’nın Ladin’i Pakistan’daki
sığınağında öldürme hakkı varsa, Türkiye’nin de pkk elebaşlarını
inlerinde yok etme hukuku bulunmaktadır.
Ancak bu sürecin gerçekleşmesi için
istihbarat mekanizmasını iyi çalıştırmak gerekiyor. Ülkemizdeki
terör eylemlerinin yapılış şekli bu konuda başarılı olmadığımızı
gösteriyor. Asker ve polisimizin ölüm emrini veren alçakların üzerine
tonlarca bomba atılmasına kim ne diyebilir ki. Ancak bunu yapmak için
önce inlerini tespit edeceksin. Seni sokan yılanın başını çaresi
yok, ilk fırsatta ezeceksin. Yılanın başını, sokmaya başladığı
ilk yıllarda yerini bilmemize rağmen ezmedik, savsakladık. Sonra
başımıza bela oldu. Şimdi kuzu kuzu bakıp besliyoruz. Mırın kırın
etmeyeceksin. Eğer askerlerine pusu kurulup kurşun sıkılıyorsa,
eğer topraklarında sana meydan okunuyorsa bu başı yerin dibinde
de olsa bulup ezeceksin. Devlet olman bunu gerektirir.
Oluk gibi akan şehit kanları, bu
kanı akıtma emrini verenlerin bulunup yok edilmesine yetecek
sebep, değil mi?
Devletimizin terör mücadelesinde
psikolojik anlamda çaresiz duruma düşüyor gibi görünmesi çok
tehlikeli bir sonuçtur. Terör belasını bu noktaya getirmeden pasifize
etmek lazım. Hainlerin kaos ortamı oluşturma planları karşısında
millet olarak her şeye rağmen yinede metanetli olmak lazım diye düşünüyorum.
Ancak şu bir gerçek ki, gencecik delikanlılarımızın öldürülmesine
yüreklerin daha uzun süre dayanacağı kanısında değilim. Dolayısıyla
belanın bertaraf edilmesi için gereken biran önce yapılmalı. İsrail
işgalci katil olduğu halde yapıyor. Rusya sinek avlar gibi Çeçen
komutanları tere yağdan kıl çeker gibi vuruyor. Biz neden, kimden
korkuyoruz?
Bir hatırlatma yaparak üzüntüler
eşliğinde yazdığım makalemi noktalıyorum. Akan şehit kanı karşısında
öyle bir an gelir ki, boğulmamak imkânsızlaşır.