Sizlere bu yazımda dilimin döndüğünce denizciler ve ailelerinin
sıkıntılarını bir iki satırla anlatmaya çalışacağım.
Yöremiz insanının %90 denizci hemen hemen hepinizin ailesinde en az iki
denizci muhakkak vardır. Sayın Ayhan Yüksel bu Konuyu “Tirebolulu
denizciler” adlı bir kitapta toparladı. Denici eşi, denizci çocuğu,
denizci annesi, denizci babası, denizci kardeşi vb nasıl olunur en iyi
bilenler yöremiz insanıdır. Denizcinin cenazesi olmaz, düğünü olmaz,
bayramı olmaz, eşi olmaz, çoluk çocuğu olmaz, olmaz, olmaz, olmaz,
denizciler her şeye hasret yaşarlar.
Devlete vergisini tam öderler fakat devletin sosyal imkânlarından senede
sadece 30 günlük senelik izinlerinde yararlanırlar.
Sevdiğinin yanında olamazlar, eşinin doğumunda yanında olamazlar,
çocuğunun olduğunu günlerce sonra haber alırlar, onun ilk yürüdüğünü
göremezler, ilk baba diyişini duyamazlar, doğum gününde yanında
olamazlar, elinden tutup okula götüremezler, onunla parka gidemezler,
onun babaya ihtiyacı olduğu anında yanında olamazlar, yağmurun toprakla
karışan kokusunu, manavdan alınan taze sebzenin lezizliğini, günlük
içilen taze tatlı suyun tazeliğini, bir salatalığın kokusuna özlem
duyan, şimdi sayamadığım temel insani duygularını ve haklarını yaşayamaz
denizciler.
Denizciler, bir köpeğin Yavrularını etrafına toplayıp, yavrularıyla olan
ilişkilerini saatlerce seyre dalar, ona gıpta eder onun yerinde olmayı
canı gönülden ister Denizci.
Deniz emekçilerinin hakları maalesef gasp edilmiştir. Senede üç ay
yıpranma alan denizciler artık alamayacak, başka bir değişle denizciler
artık FORSA olacaklar.
Kanun Koyucu irade tüm bunları hiçe sayarak senede 3 ay yıpranma alarak 5
yıl erken emekli olan denizcilerin bu hakkını ortadan kaldırmıştır.
Ayını Kanun koyucu devletin tüm imkânlarını en üst düzeyde, maddi ve
manevi olarak kullanan, gittikleri her yerde ayakları altına kırmızı
halılar serilen, Ülkenin her yerinde vıp (birinci sınıf ) Karşılanıp
ağırlanan, şimdi sayamadığım milletvekillerinin sahip olduğu imtiyazları
sizlerin çok iyi ve yakınnen bildiği ve bu imtiyazlarla yetinmeyip
kendileri için, basında adı kıyak emeklilik olarak duyulan iki dönem
milletvekili olanlar emekliliğe hak kazanır uygulaması biz denizcileri
huzursuz etmiştir.
Denizciliğin zorluğundan hiç bahsetmedim, çünkü siz denizci aileleri çok
iyi biliyorsunuz çektiğiniz zorlukları yorumlarınızla ben kısaca
anlatmaya çalışacağım, nasıl anlatılır ki, anlatsam acaba yaşamadan
anlamanız mümkün olur mu? Bazen günlerce yemek yiyemezsiniz,
yatamazsınız, kafanız ağrıdan kütük olur, gemi ha battı ha batacak,
okyanusun ortasında kendinizden başka bir canlının olmadığını bilmeniz,
size, bir kurtarma ekibinin bile gelemeyeceğini bilmeniz sizi psikolojik
olarak çökertir.
Bir anımı sizlerle paylaşmak isterim; Hint okyanusunda
fırtınalı bir havada iki üç gün borda bordaya (yan yana) seğir
yaptığımız, bazen telsizle ne var ne yok, fırtına sizi nasıl etkiliyor
diye konuştuğumuz bir geminin üçüncü gün battığını hiç kimsenin
kurtulamadığını, onlar için hiçbir şey yapamadığınızı düşünün.
İşte o,an elinizi başınıza attığınızda kemoterapi görmüş gibi saçınızın
avuçlarınızda kaldığını görürsünüz ben yaşadım, siz tasavvur edin.
Denizci meslektaşlarım bu misalleri çoğaltabilirler.
Sayın vekillerimden, medyada kıyak emeklilik diye adını duyduğumuz
emeklilik sistemini düşünmenizi, birde bu denizci kardeşlerinizin
emeklilik durumlarını akşam başınızı yastığa koyunca düşünmenizi
istirham ediyorum.