Her zaman ifade etmişimdir, Türkiye gibi ülkelerde zengin
olmanın en kısa yolu kamu kaynaklarını kullanmaktan geçer.
Kamu ihaleleri ve kaynaklarıyla güçlü kılınan sermayedarlar,
kendilerine sunulan bu sermayelerin karşılığı
olarak siyaseti ve siyasetçiyi finanse ederler. Kamu
harcamalarına sahip olan iktidar sahipleri
ise, tasarruflarını kendilerini finanse eden sermayedarlardan yana
kullanarak yeni sınıflarını oluştururlar. Peki denetim mekanizması
çalışmaz mı, hep mi böyledir ? Evet, hep böyledir. Zira
denetim mekanizmaları da siyasetin kontrolündedir. Denetim mekanizmaları
Şeffaf olmadığı gibi, bağımsız bir yargının kontrolüne
de açık değildir. İSKİ yolsuzluğu, Koskotas Dosyaları, Civangate,
Batık bankalar bu sürecin doğal sonuçlarıdır.
Kamu İhale Kanununda 2001 – 2002 yıllarında yapılan
değişikliğin amacı, kamu kaynaklarının etkin ve verimli
olarak kullanılmasının yanında ihalelerde; şeffaflık, hesap verilebilirlik,
eşitlik ve açıklık gibi ilkelerin tesisini sağlamaktı. Bu
değişiklik neticesinde özellikle 2003 ve 2004 yıllarında yapılan
ihalelerde açıklık ilkesi korunmuştur. Ancak eski alışkanlıklarından
vaz geçmeyen çıkar çevrelerinin baskıları sonucu, 2011 yılı
sonuna kadar Kamu İhale Kanununda tam 18 kez değişikliğe gidilmiştir.
Bu değişiklikler neticesinde sağlanan kişisel çıkarlardan olsa
gerek, Kamu İhale Kurumundaki sadece yüz dosya üzerinde yapılan
inceleme neticesinde, bir milyar civarında yolsuzluğun olduğu
basın organlarında ifade edilmektedir.
Basından edinilen bilgilere göre sadece son on yılda yapılan
ihalelerde ki yüzde onluk bir usulsüzlüğün rakamsal boyutu 60 milyarı
buluyor. Bu rakamla Türk eğitiminin tesis – donanım vb. bütün
sorunları çözülebileceği gibi, üç milyonun üzerindeki kamu çalışanının
gelir düzeyi de ciddi oranda artırılabilir. Dahası fahiş
rakamlarla 4,5 milyara tamamlanan Karadeniz sahil yolundan, en
az on üç tane daha yapılabilir. Bu tür yolsuzluklar sınıf
egemenliğine dayanan devlet iktidarlarında olur. Halk iktidarlarında
ise mutlu azınlığın çıkarları değil, halkın çıkarları gözetilir.
Günümüzde Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam toplumlarında
kamu malları mutlu azınlığın kontrolündedir. Kamu kaynaklarını
halk için kullanacağım söylemiyle iktidara gelen Kaddafi, söylemlerinin
tersi bir uygulamanın neticesinde sadece iktidarı değil, trajik
bir şekilde hayatını da kaybetmiştir.
Anadolu tarihinde ülkenin kaynaklarını zenginlere değil,
halka dağıtan Isparta Kralı Agis, imtiyazlarını kaybetmek
istemeyen zenginlerin tahrik ve entrikaları sonucu, annesinin
gözleri önünde başı gövdesinden ayrılarak öldürülmüştür.
İslam tarihinde ise egemen sınıf tarafından usulsüzce el konulan
halkın malını, “ Mezalim
Mahkemeleriyle ” geri alıp tekrar halka dağıtan Ömer Bin
Abdülaziz de, imtiyazını kaybetmek istemeyen egemen
sınıf tarafından şehit edilmiştir.