Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
.....
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
.....
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
......
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
.....
Bu haftaki yazıma Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Memleket İsterim’ adlı şiiri ile başlamak istedim.
Avrupa Birliği (AB), 2005 yılından bu yana uyum sürecinde her fırsatta kabul edilemez dayatmaları Türkiye’nin önüne sürmüştü.
Bu yasa ve yönetmelikler toplumun büyük bir kesimi tarafından tepkiyle karşılandı ve karşılanmaya da devam ediyor. Özellikle çıktığı ilk günlerde gündemden hiç düşmeyen zinanın suç olmaktan çıkarılması ve domuz etinin kasaplık et statüsünü alınması öne çıkan değişiklikler arasında yer alıyor…
Yıllardır peşinden koştuğumuz ama nedense bir türlü kapısından içeri dahi bakamadığımız AB’nin geleceği de pek iyi gözükmüyor.
AB ekonomik ve siyasal açıdan büyük bir girdabın içinde ve cazibesini kaybediyor. Buna rağmen AB her fırsatta Türkiye’yi aşağılamaya ve oyalamaya devam ediyor. Aslında bu bizim menfaatimize oluyor. Çünkü batmakta olan AB’nin dışında olmak tabii ki Türkiye’nin menfaatinedir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tarihi İngiltere ziyaretinde AB'ye yönelik ilk ciddi eleştiriyi yapan Devlet Başkanı oldu. AB için 'Sefil' ifadelerini kullanan Gül; “Türkiye'nin bundan sonraki süreçte nasıl bir yol izleyeceğinin ise ilk sinyallerini vermiş oldu. Gül, açıklamasında; "Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012'nin ilk yarısında en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? Rum kesimi AB'nin tüm ilkelerini çiğneyerek AB'ye katıldı. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB'ye başkanlık yapacak. Böyle sefil bir birliğe, böyle yarım bir başkanlık olacak" demişti.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, son günlerde yaptığı açıklamada AB ile ilgili daha önce sarf etmediği sözleri söyledi.
Bağış; ''Türkiye'nin bu konudaki tutumu oldukça net ve açıktır. Türkiye'nin, KKTC adına tasarrufta bulunma ve Ada'nın tamamını temsil etme yetkisi olmayan Rum Kesimi’ni bir devlet olarak tanıması mümkün değildir'' açıklamasında bulundu. Bağış, "Türkiye'nin, tanımadığı bir yönetim ile aynı masaya oturması söz konusu değildir. AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı muhatap almayacak olmamız, AB ile ilişkilerimizin donma noktasına geleceği anlamını taşımamaktadır" cümlelerini de kullandı.
AB’nin bize dayattığı talepler de zaten Türk halkının İslam inancına geçişinden bu yana yaşadığı kültürel alt yapı ile tamamen zıt yöndedir. Hıristiyan kulübü olduğu kendi üyeleri tarafından bazı platformlarda alenen söylenen AB’nin zaten İslam karşıtı fikirleri dayatması bizleri şaşırtmamıştır.
Son olarak Ermeni Tasarısını da kabul eden Fransa, Ermeni soykırımı iddiası yıllardır AB’ye girmek için can atan Ülkemize kapalı kapılar ardında nelerin dayatıldığını açık göstergesidir. Kendi tarihlerinde katliamları ile ün yapmış batının ikiyüzlülüğüdür.
Fransa Kendi Tarihine Baksın Demek Yetmiyor
Fransa’nın kabul ettiği bu tasarıdan dolayı Fransa tarihine baksın demek yetmiyor. Arşivler Türkiye’nin elindedir. Hükümet Türk Tarih Kurumuna görev vererek bu konuda kısa süreli çalışmalar yaptırarak gerçekleri dünya kamuoyu ile paylaşmalıdır. Mademki Osmanlıda ki bir meseleden biz sorumlu tutuluyoruz o zaman Osmanlı toprağı olan yerlerde batının yaptığı katliamların hesabını meclisimiz sormalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı da tüm ilköğretim ve liselerde bu konuda daha etkin programlar düzenleyerek gençlerimizi bilinçlendirmelidirler.
Türkiye’nin AB Rüyası Bitmeli
Türkiye’nin dünyaya, Ermenilere soykırımı uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtılması amacının günden güne etkili bir şekilde uygulanıyor. Türkiye’ye yol göstermeye çalışan Avrupalılar bu tasarıyla AB’ye girmek için kapıda yıllardır bekleyen ve her türlü tavizi veren Türkiye’yi dışlamaya çalışıyorlar. Ermeni sorunu, Türkiye’nin önüne ön şart olarak sürülüyor.
Türkiye bu süreçte ya tarihini inkâr edip geçmişini karalamaya razı olacak ya da, AB ile artık devam edemeyecek.
Bundan sonra AB, Türkiye’yi oyalamaya devam edecektir. Türkiye yönünü teslimiyetçi bir tutumla Avrupa’ya çevirmeye devam ettikçe bu durum değişmeyecektir.
Memleket isterim. Ne zengin, fakir; ne sen, ben farkı olsun. Memleket İsterim, Vatandaşı Gibi Olsun…
Fatma Uğurlu