Türkiye, bir kez daha depremin acısı ile sarsıldı! Yüzlerce vatandaşımız, ‘birileri’ inşaatlarında ucuz malzeme kullandığı için hayatını kaybetti. Şimdi sormak lazım. Ucuz malzeme kullanan ‘birileri’ acaba ne kadar kâr ettiler? İnsan hayatının maddi karşılığı kaç para?
Ülkemizin deprem gerçeğini görmemize rağmen, mevcut denetim sistemi sebebi ile kalitesiz yapıları engellememiz mümkün değil. Çünkü bakıyorsunuz yaptığı inşaat ucuz ve kalitesiz olması sebebi ile yıkılan bir müteahhidin arkasında TBMM’den biri var. Ankara’da dayısı olanın insan yaşamını hiçe sayarak ve kanun tanımaz biçimde dayanıksız binalar yapması mümkün. İnşaat denetim firmalarına baktığımızda da onlar da denetlediği müteahhitlerden, yaptıkları denetim sonucu para aldığı için onların eksiklerine göz yummak zorunda kalıyorlar. Yani körler sağırlar, birbirini ağırlar durumu! Türkiye’de bundan sonra da deprem olacak. Ama bina denetimlerini adamına göre değil; insan yaşamına saygı çerçevesinde yaparsak bundan sonraki depremlerde 2 haftalık bebekleri enkaz altından kurtarmak zorunda kalmayız.
Bu arada Van depreminin ardından ortaya atılan bir iddia bizleri şaşkına çevirdi. 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında deprem vergisi adı altında toplanan paraların deprem için değil; devletin yaptığı yol, su, elektrik gibi altyapı çalışmalarında harcandığı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklandı. Hatta deprem vergilerinin devlet memurlarına maaş olarak ödendiği bile iddia edildi. Madem deprem vergisi topluyorsunuz, biriken paraları deprem hazırlıklarına harcansaydı da Van’daki kardeşlerimiz soğuk havada çadırsız kalmasaydı. Ama maalesef burası Türkiye ve bunlar normal karşılanıyor. Herhalde yol, su elektrik altyapısı için toplanan paralar da deprem hazırlıklarında kullanılacaktı!
BİNALAR YIKILDI AMA KARDEŞLİK AYAKTA…
Depremin ardından çok üzücü ve etnik ayrımcılığı körükleyici açıklamalar yapıldı. Ama halkımızın çok büyük bir kısmı bu açıklamalara sert tepki göstererek Sakarya’da, Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta ve Çanakkale’de koyun koyuna şehit düşen Türk ve Kürt dedelerimizin emanetine sahip çıktılar.
Kendilerini Kürt halkının haklarını savunan bir oluşum olarak gösterenlerin, asker ve polise taş atılacağı zaman insanları organize ederken; depremzedelerin enkaz altından çıkarılması için kılını bile kıpırdatmaması, akıllarımıza acı bir gerçek olarak kazınmıştır. Kürt kardeşlerimizin Çukurca’da 26 askerimizin şehit olmasının ardından açıkladıkları; ‘Benim için öldürme!’ düşüncesi altında verdikleri tepkinin deprem sırasında ne kadar haklı olduğunu gördük. Bu kardeşlik hareketine yaptıkları ayni ve nakdi yardımlarla destek olan başta Giresun Valiliği, Giresun’daki tüm belediyeler olmak üzere, tüm sivil toplum kuruluşlarını ve imkânları kısıtlı olduğu halde 2 battaniyesinden birini Vanlı kardeşine gönderen Giresunlu hemşerilerimi canı gönülden kutluyorum.
ANAYASA SÜRECİNE DE DİKKAT
Bence yeni Anayasa, örnek alan değil; örnek olan bir Anayasa olmalıdır. Milletimizin inancına, tarihine, değerlerine uygun olmalıdır. Çünkü bizim medeniyetimiz Batı medeniyetinden daha üstün, bizim tarihimiz Batı tarihinden daha şanlı, bizim hukuk anlayışımız Batı’nın hukuk anlayışından çok daha adildir. Tarih bu iddialarımızın şahididir. AB, bir perdedir. O perdeyi araladığımızda altından Haçlı Seferleri çıkar. Aziz milletimizi Anadolu'dan atmak için 3 asır boyunca Haçlı Seferleri düzenleyen ülkeler, günümüzde Avrupa Birliği’ni kurmadı mı? Bu ülkenin kurtuluşu Avrupa'da değil; sendedir. Senin desteğinle kurulacak olan İslam Birliğindedir. D-8'lerle İslam Birliği’nin temeli atılmıştır. Bu temelin yükselmesi, İslam Birliği’nin tamamlanması bizlerin elindedir.