Diğer emevi emirlerine, hiçbir
yönü ile benzemeyen bir kişiliğe sahip olan ömer bin Abdülaziz
çok iyi yetişmişti. Emir olur olmaz alim ve bilim adamlarından kurulu
bir meclis oluşturdu. Bütün önemli işleri ve önemli kararları
onlara danışarak yapmaya çalıştı. Onlara;”Sizi bana danışman
ve yaptığım işlerde yardımcı olmanız için çağırdım. Yapacağım
işi çok iyi incelemeden ve size danışmadan yapmam.” Demiştir.
Ömer Bin Abdülaziz emir olarak
atandığında ilk hitabesi;” ben insanların istişaresi ile seçilmedim.
Bu itibarla bana , itaat etmeye mecbur değilsiniz. Bu görevi halka
geri iade ediyorum. Başınıza istediğinizi seçebilirsiniz.” Daha
sonra halk, Ömer Bin Abdülaziz’ i emir olarak seçince “ inşallah
içinizdeki en zayıfınız kendisinin hakkını alıp ona iade edinceye
kadar benim yanımda en güçlünüz olacaktır.” Diyerek işe başlamıştır.
Zamanının en zenginlerinden
olan Ömer Bin Abdülaziz, öncelikle kendi malını halka paylaştırmış,
sonrada zenginlerin mallarını halka paylaştırmıştır. Kendinden
önceki bazı emevi yöneticileri halkın malını kendi şahsi malları
haline getirmişlerdi. Ömer Bin Abdülaziz bu haksızlığı gidermek
için şöyle dedi:“biz bu malların İslam toplumunun ortak malı
olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle devlet yöneticisiyle halk arasında
fark yoktur. Bunların paylaşımında kulların hepsi eşittir.”“...
Aranızdaki servet ve mal, sadece zenginler arasında dönüp duran
bir güç olmasın.”
Allah’ ın tüm insanlara
aynı uzaklıkta olduğunu ancak insanların Allah’ a aynı yakınlıkta
olmadığını düşünerek, Allah’ a yaklaşmak için tüm maddi
varlıklardan ve benliğinden koparak, özgürlükleştikçe özgürleşen
Ömer Bin Abdülaziz son derece Allah’ a yaklaşmaya çırpınmıştır.
Özgürlük yani takva onun bu dünyada hedeflediği son merhaledir.
O rabbinden başka hiçbir şey in kulu olmamaya ve tüm maddi varlıkları
halka paylaştırmaya kendini adamış mehdidir. Çünkü mehdi için
Ahmet Bin Hambel’ den gelen rivayete göre peygamberimiz “ Mehdi
malı adalet üzere taksim eder. Ümmeti Muhammed gani gönüllü olurlar.
Mehdi’ nin adaleti o kadar yaygın olur ki bir haberci çıkarır
ve bana ihtiyacı olanlar gelsinler.” Diye çağırır. Peygamberimiz
bir başka hadiste “ Mehdi bendendir. Alnı parlak burnu incedir.
Yeryüzünü adaletle doldurur.” Demiştir.
Günümüz dünyasında Allah’
a yakınlık için, bırakın tüm malını vermeyi bir kırık iğnesini
vermeyecek olan bazı kendini bilmezler mehdi kelimesini nasıl kullanıyorlar
anlamıyorum.
Tasavvuf aleminin büyükleri,
Cüneyd-i Bağdadi’den Mehmet Zait Kotku’ ya kadar hemen hemen hepsi
ilim ve irfan sahibidirler. Günümüz tasavvuf erleri, ilimsiz tasavvuf
liderlerini mehdilik mertebesine çıkarmaya çalışacaklarına, dergahlarını
Kuran, Sünnet, meal, tefsir ve ilim halkalarıyla doldursunlar. Aksi
durum, günümüzde eser olarak tac mahalden başka gösterebilecekleri
bir şey olmadığı gerçeğini silemez. Yine modern insanlığın
kullandığı; bilgisayar, televizyon, araba, buzdolabı, telefon, çamaşır
makinesi gibi araçların hiçbiri üzülerek söylüyorum ki yeryüzündeki
bir buçuk milyar Müslüman’ ın eseri değildir. Yapılacak iş
debdebe, eğlence, baskı, zulüm, adaletsizlik ve halkın malına el
koyma yönetimi ve yolu olan muaviyeciliği terk edip, ilim, emaneti
ehline verme halkın malını halka paylaşma ve sosyal adalet yönetimi
olan, gelmiş ve gelecek tek mehdi Ömer Bin Abdülaziz yönetimine
ve yoluna sarılmaktır.
Ali Zafer TOPŞİR
