Dünya tarihinin farklı fetihlerinden biri Müslümanların kutsal şehri Allahın evi Kabe’nin yer aldığı Mekke’nin Fethidir.
Miladi tarihe göre 11 ocak 630, hicri takvime göre 20 Ramazan 8. tarihinde gerçekleştirilen mükemmel bir zafer örneği teşkil eden Mekke’nin fethi , özelde biz Müslümanlar için genelde tüm insanlık için dikkatle irdelenmesi ve örnek alınması gereken eşiz bir tarihi hadisedir. Resülullah (SAV)’
ın sadakat ,sabır , planlama ve gizlilik ilkeleriyle hazırlanan fetih ordusu, Müslümanların kutsal şehri olan Mekke’yi Resulullahın emirleri doğrultusunda Kureyş halkını güvende hissedeceği bir şekilde, kan dökmeyerek (sadece Halid bin Velid Komutasındaki birliğe kendi alanında küçük bir saldırı yapılmıştır. Bu alanda küçük bir muharebe olmuş ve püskürtülmüştür..) ve hasarsız bir şekilde feth etmiştir. Bu fetih inanarak , sadakatle, bütünleşerek ve planlayarak hareket eden Müslümanlara Yüce rabbimizin bir hediyesi durumundadır. Resulullah Efendimizin şehir ele geçirildikten sonra ilan ettiği genel af ve halkın ekonomik ve sosyal hayatlarını emin bir şekilde devam etmelerinin sağlanması şehir halkının Müslüman olmasını hızlandırmıştır.Müslümanlar için çok derin maddi ve manevi değerler ifade eden Mekke’nin fethi İslam tarihindeki komutanlar için örnek alınan bir zafer olduğu gibi bundan sonraki komutanlar içinde her zaman güzel bir örnek olmalıdır. Mekke'nin fethi sadece İslam tarihinde değil, bütün cihan tarihinde feth edilen şehre ve halkına zarar vermeyen benzersiz bir zaferdir. Mekkeli müşrikler bazı saldırılar sebebiyle Müslümanlarla yaptıkları Hudeybiye anlaşmasını bozduklarında Resülullah Efendimiz tekrar barış sağlamak için birkaç anlaşma maddeleri sunmuştu.Ancak Müşrikler bu sulh maddelerini de kabul etmeyince Resulullah Efendimiz sefer yerini belirtmeksizin yaklaşık 10-12 bin kişilik bir ordu hazırlatıyor ve savaş hazırlığı başlandı. Dönem Müslümanları sahabelerimiz Resülullah’a büyük bir sadakatle ve bağlılıkla hareket edip, hiç bir şekilde sorgulama yapmayarak verilen emri yerine getiriyorlardı. Resulullah Efendimiz tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra yaklaşık 10-12 bin kişilik orduyu gizlice Mekke’ye doğru hareketlendirilmiştir.. Resulüllah Efendimizce Mekke’ye girerken orduyu 4 kola ayırıp hangi kumandanın nerden gireceğini belirtirmiş ve hepimiz için üzerinde önemle durulması gereken şu emirler verilmiştir. “"Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz." Ayrıca müşrikler için araştırmayla görevlendirilen, ancak çalışmayı yaparken yakalanan Ebu Sufyan Müslüman oluyor.Bunun üzerine serbest bırakılıp Mekkeye gönderilmiş ve şu sözleri ilan etmesi istenmiştir. "Her kim Ebû Süfyân'ın evine girerse, emniyettedir. Her kim kendi evine kapanır, ordumuza karşı koymazsa, emniyettedir. Her kim Harem-i Şerif'e girerse, emniyettedir." Peygamberimiz büyük bir ordu hazırlayarak gizlice Mekke şehrini kuşatmış ve Aniden basılan Mekkeli Müşrikler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve savaş hazırlığını bile yapamamışlardı. On iki bin kişilik büyük İslam ordusu hiç bir büyük olaya karışmadan kolayca Mekke şehrini feth etmişlerdir. Görüldüğü gibi kan dökmeden feth etmek için gerekli tüm politikalar ve emirler verildi Mekke’ye böylece 4 koldan girildi. Fetih sonucunda sadece Halid bin Velid Komutasındaki birliğin girdiği kolda müşriklerce bir saldırı yapılmıştı, bu saldırıda az bir zararla püskürtüldü. Sonucunda fetih çok az bir hasarla ve bir savaş benzeri kan dökmeden gerçekleştirilmiştir. Peygamberimiz, Kasva adlı devesi üzerinde Fetih suresini okuyarak Mekke'ye girdi. Sağında Ebu Bekr, solunda Üseyd ibni Hudayr, etrafında Muhacirin ve Ensar'dan bir kısım ashab vardı. Kabe'yi görünce tekbir getirdiler. Yükselen tekbir sadalarının akisleri dağlardan geliyordu. Peygamberimiz Kasva adlı devesinin üzerinde Harem-i şerife girdi. Kabe'yi deve üstünde yedi defa tavaf etti. Tavaf sırasında Kabe'deki 360 adet putlar, elindeki değnekle işaret ettikçe ve dokundukça, devriliyor ve; “De ki hak geldi batıl zail oldu, çünkü batıl yok olmaya mahkumdur.” mealindeki İsra suresi 81. ayetini okuyordu. Peygamberimiz daha sonra Kabe'nin anahtarını isteyip kapısını açtırdı. Hazret-i Ömer ile Osman bin Talha'ya Kabe'nin içine girip oradaki putları devirmelerini ve putlardan temizlemelerini emretti. Onlar da girip buradaki putları kırıp parçaladılar. Böylece Kabe'nin içi putlardan temizlendi. Sonra Peygamberimiz, Hz. Ömer, Bilal-i Habeşi, Üsame-tübni Zeyd ve Osman bin Talha (RA) ile birlikte Kabe'nin içine girdi. İki rekat namaz kıldı ve Beyt-i şerifin içini dolaşıp her tarafında tekbir getirdi ve bir müddet Kabe'nin içinde kaldı. Bu sırada Mekkeli Kureyş müşrikleri de, Mescid-i Haram'a toplanıp, Kabe'nin etrafını sararak haklarında verilecek kararı heyecanla bekliyorlardı.Fetih sonrasında Resulullah Efendimiz (SAV) Kabe'de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına hutbesinde şu sözlere de yer verdi: Benim halimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir(Yusuf Suresi 92)." Gidiniz; sizler serbestsiniz. O gün öğle namazı vaktinde Bilal-i Habeşi Sevgili Peygamberimizin emriyle ezan okudu. En nihayet Bilal-i Habeşi’nin o eşsiz güzel sesiyle Ezan-ı Muhammed’i Mekke semalarında yankılanarak fethi mübin müjdesi alemlere duyuruldu. Mekke'nin fethinin ikinci günü Peygamberimiz bir hutbe daha okudu. Bu Müslümanların kardeş olduğunu ve karşılıklı haklarını ve daha birçok hususu bildirdi. Peygamberimiz umumi af (Bazı azılı müşrikler genel aftan muaf tutulmuşlardı, Mekke’den kaçan bazıları öldürüldü bir çoğu yinede affedildi. Peygamberimiz (SAV) bundan, aralarında İkrime bin Ebu Cehil ve Hind'in de bulunduğu on kişiyi müstesna tuttu. Bunlar, Müslümanları katlettikleri, onlara ağır işkenceler yaptıkları için görüldükleri yerde öldürüleceklerdi. Ancak fetihten sonra bunların tamamı Müslüman oldu ve affa uğradı.) ilan ettikten sonra, Kureyşliler Müslüman oldular. Seneler önce kendilerini imana davet ettiğinde inanmayanlar, o gün Safa Tepesinde Peygamberimize biat ettiler. Erkekler, Allahü Teala’dan başka ilah olmadığına, Resulullah Efendimiz (Sav) Allahü Teala’nın kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederek İslamiyet ve cihad üzerine; Kadınlar, imandan sonra Allah’ü Teala’ya şirk koşmamak, hırsızlık ve zina yapmamak, çocuklarını öldürmemek ve asi olmamak üzere biat ettiler. Peygamberimiz fetihten sonra on beş gün Mekke'de kaldı. Bu sırada Mekke çevresindeki yerlerde bulunan putlar da kırıldı. Böylece Mekke ve çevresi putlardan temizlendi. Orada bulunanlar Müslüman olmakla şereflenerek dünya ve ahiret saadetine kavuştular.
Bu fetihle Arabistan Yarımadasında şirkin (Allah'a ortak koşmak) cemiyet ve güç halindeki varlığı sona ermiş, Kabe ve civarı putlardan temizlenmiş, tevhid inancı kesin hakimiyetini ilan etmiştir. Mekke'nin fethi ile Arabistan Yarımadasında ilk İslam Devleti de kuruluşunu tamamlamış, bundan sonra İslamiyet üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır.Hicretin sekizinci yılında Resulullah (s.a.s.)'e boyun eğen Mekke, bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaşamaya başladı. Allah Teala'nin mübarek kıldığı, İslâm dininin merkezi olan bu belde, şirkten, putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış yeni bir hayata kavuştu. Daha önce bağımsız bir şehir devleti olan Mekke'nin, fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu iyileşmişti.. Ayrıca Mekke, yeryüzündeki bütün Müslüman’ların kalplerinde yaşattıkları ve oraya ulaşıp, Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârlıkları göze aldıkları bir manevî şehir olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir.
SaygılarımızlaM. Kemal MÜNİROĞLU