Ülkemizde kamu hizmetleri, kamuda bizzat istihdam edilen işçi ve
memurlarla sunulmaktaydı. Ancak 1980 ihtilalinden sonra sendikaların
etkinliği azaltılmış ve kamuda işçi istihdamı azaltılarak yerine
hizmet satın alımı yolu tercih edilmiştir.
Bugün yerel yönetimlerden tutunda sağlık, eğitim, bayındırlık
gibi hemen hemen bütün kamu kurumlarında kamu işçilerinden beklenen
hizmetler, hizmet satın alımı yoluyla tesis edilmektedir. Özellikle
kamunun ihtiyaç duyduğu araç temininin, araç kiralama şeklinde
hizmet satın alımıyla yapılması, devletin araç bakımı ve tamiri
gibi işlerle uğraşmaması gerektiği noktasında bir başarı olarak
algılanmıştı. Fakat süreç içersinde kamunun ihtiyacı olan araçların
hizmet satın alımıyla tesis edilmesine rağmen, kamuya yeni araç
alımının önüne geçilememiş hatta kamudaki araç sayısı
artırılmıştır. Araç sayısından dolayı şoför kadrosunu artırılması,
mevcut araçların bakım ve onarımı gibi giderler, beklenenin
aksine kamuya yeni yük ve maliyet getirmiştir.
Hizmet satın alımıyla istihdam edilen, asgari ücretle çalışan,
sendikası ve iş güvencesi olmayan taşeron işçiliği modern
bir kölelik şeklinde yürümektedir. İşe alınmada işe uygunluk
ve yetkinlik gibi vasıflar değil, çalışılan idareye ve iktidara
yakınlık gibi sübjektif özellikler ön plana çıkmaktadır. Bunun
yanında taşeron işçiler çalıştıkları kurumlarda asıl işlerinde
değil, kurumun kamu çalışanlarınca yapılması gereken asli görevlerini
de yapmaktadırlar.
2011 Genel seçimleri öncesinde kamudaki sözleşmeli ve geçici çalışanların
kadroya alınmasından sonra, iş güvencesi olmayan taşeron işçilerin
durumları da gündeme gelmişti. Bu konuyla ilgili olarak geçtiğimiz
günlerde idare mahkemelerince Anayasa ve yasalara göre taşeron işçilerin
kamu çalışanı olarak doğrudan kadroya atanması kararı verilmiştir.
Üniversiteler, sağlık Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü
ve PTT gibi kurumlar başta olmak üzere İl özel İdaresi bünyesinde
taşeron işçi olarak çalışanları yakından ilgilendiren bu kararla,
mahkemeler taşeron işçilerin aynı zamanda bir
kamu hizmeti görevini yerine getirdiği kanaatine varmıştır.
Buna göre 4857 Sayılı İş Kanununa göre kamu kurum ve kuruluşlarında
çalıştırılan taşeron işçilerin işe başladıkları ilk günden
itibaren kamu çalışanı sayılması gerekmektedir. Söz konusu durumda
çalışan işçiler, mahkemeye gitmeleri halinde, yargı yoluyla
kadroya geçme hakkını elde edenler gibi doğrudan kamu çalışanı
olma hakkını kazanacaklardır.
İş güvencesi ve sosyal hakları olmayan, diğer çalışanlarla
aynı işi yapmalarına rağmen aynı maaşı alamayan, idare
ve iktidar temsilcilerinin sürekli baskısı altında olan taşeron
işçilerin, özgürlüğü ve iş güvencesi için Anayasa ve yasalara
dayanarak mahkemelerin vermiş olduğu bu kararı yerinde buluyor,
bütün taşeron işçilerin kamu çalışanı olmaları umuduyla.
Saygılarımla.