Türkiye’nin gündemi her gün yeni bir haberle değişmese ben şahsen şaşırıyorum. ‘Acaba gündemi değiştirecek yeni bir olayı neden bulamadılar?’ diye beni bir düşünce alıyor.
Hayırlı olsun. Nur topu gibi 2 yeni gündemimiz oldu. Bedelli askerlik konusu toplumda şaşkınlık yaratırken, bu da yetmezmiş gibi vicdani ret diye bir dayatmayı Türk toplumuna kabul ettirme gayretleri vicdanları kanatmıştır.
Sorunun diğer ayağını oluşturan vicdani ret meselesi ise yenilir yutulur bir düşünce değildir. ‘Bu düşünce Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olan ve pkk terör örgütünün sırtını sıvazlayan Batılı ülkelerin planlarının bir parçası mıdır?’ şeklinde kafamızda oluşan bu soruyu kamuoyuna sormak istiyorum. Bu soruya benim cevabım ise şu şekilde olacaktır. Ortalama düşünce yapısını geliştirmiş herkes bu planların neyi amaçladığını çok iyi anlamıştır.
Amaç bellidir. ‘Türkiye’yi böl ve yut.’ Yaklaşık 30 yıldır başımıza terör belasını saranlar, terörle Türkiye’yi bölemeyeceklerini anladılar ve taktik değiştirdiler diye düşünüyorum. Son taktikleri bölgenin en güçlü ordusuna sahip Türkiye’nin Silahlı Kuvvetleri’ni zayıf düşürmektir. Halkımızın sorunun ne kadar ciddi bir mesele olduğunu anlaması lazım. Bu işin şaka kaldırır tarafı kalmamıştır. Arap ülkelerindeki ayaklanmaları tetikleyen ve destekleyen Batılı ülkeler bu sayede İslam dünyasının gücünü zayıflatmıştır ve sıra bir gün mutlaka Türkiye’ye gelecektir. Çünkü Türkiye, İslam dünyasının en güçlü ülkesidir ve mutlaka gücü zayıflatılmalıdır. Bu plan için bedelli askerlik ve vicdani ret, biçilmiş kaftandır. Bu kaftanı biçenler şunu iyi bilsin ki; bu kaftan, bu bedene küçük gelecektir.
Bedelli askerlik ve vicdani ret kanunları büyük ihtimalle TBMM’den de geçecektir. Eğer halkımız bu kanunlardan rahatsız ise, bu kanunların referanduma götürülmesi için demokratik taleplerini ortaya koymalıdır.
Sözümü Mehmet Akif Ersoy’un sanki bugünleri anlatan bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan, bu vatan batmayacaktır.”