Refah Partisi kapandıktan sonra yerine kurulmuş olan Fazilet Partisi kurulduğu günden itibaren Merhum Erbakan hariç ilgili herkes tarafından kapatılmaya aday bir parti görünümündeydi. Şöyleki; gelecekte Ak Partiyi kuracak olanlar, Proje Araştırma Merkezinde(PAM) yeni partilerinin Temellerini atıyorlardı. Gelecekte Saadet Partisini kuracak olanlar ise, merhum Erbakan tarafından atanan yeni yönetim kurulunu uygun bulmuyorlardı. Nitekim kurucular kurulu yeni yönetimi kongreden bir kaç ay sonra onaylamıştır. Ayrıca Parti içerisinden Fazilet Partisi kapansın diye mahkemeye evrak taşıyanlar çok olmuştur. Fazilet Partisi kapatılınca Partiyi kapatanlar da gelecekte Ak Parti ve Saadet Partisini kuracak olanlarda evin yanmasından çok mutlu oldular. Ak Parti kurucuları iktidara yürüyeceklerinden Saadet Partisinin kurucularıda onlardan kurtulduklarından mutlumu mutluydular. Kimse bu boşanmanın çok hayırlı olmayacağını anlamaya çalışmıyordu. Liberal , Cemaat ve Adıyamancı gibi ekiplerle yeni evlilik yapan Ak Partinin artık iktidar yolunda kimseye ihtiyacı yoktu. Gelişmelerde böyle oldu. Yeni ekipler iktidardan güçlerince nemalandılar. Evlilik ve iktidar yürüyüşü bu güne kadar devam etti. Ulaştırma, Sağlık ve Milli Eğitimin tesisleşmesi konularında başarılı olunmadı da değil. Fakat günün birinde gökten taşmı düştü nedir? Devletin bürokratlarını , memurlarını ve eski çalışma arkadaşlarını herkes çete ,uluslararası ajan ve yabancı taşeron gibi terimlerle suçlamaya başladı. bu çok vahim bir durum. Herkes herkesin ciğerini biliyor. Sormazlar mı adama dün beraber yürüdüğün dostun, bugün nasıl çete olur? Bu çelişki nasıl izah edilecektir! Yoksa ‘beraber yürüdük biz bu yollarda ‘ cümlesi boş bir sözden mi ibaretti? Olmaz böyle bir şey ! Bir sürü yetişmiş elemanları bir kalemde silemezsiniz, çünkü sonunun nereye varacağı belli olmaz. gerçi iktidar geldiğinde, devlet dairelerinde yıllarca kendi zihniyetlerine yakın olmuş ve onların gelmesini beklemiş ayrıca önceki iktidarlar tarafından kenara alınmış, dava havarilerini görmezden geldi. Hatta birçoğunu işimize engel oluyorsunuz diyerek pasifize ettiler . Onlar, bizim ahımız tuttu bunları deseler de olmaz böyle bir şey! Yöneticilerin devletteki görevi yetişmiş insanları zihniyetlerine göre ayırmak değil, liyakatlarına göre değerlendirerek organize etmek ve ülkesine en faydalı hale getirebilmektir. yöneticiler ; “ güneşlik günlerde sevdiği kedilerin yağmurlu günlerde üzerlerini çamur edeceğini, hatta gerektiğinde pençe vurabileceğini” bilmeli ve onları severken ona göre hareket etmelidir .