1900’ lü yılların başlangıcında, Osmanlı’nın yeni sisteme geçiş süreci başlamıştı. O yıllardan sonra, ortaya çıkan Kürt, Ermeni ve Rum isyanlarının benzerleri, bu günkü yeni süreçte de kendini tekrar göstermiştir. Ancak devlet kurma sevdasıyla isyan eden Ermenilerin Anadolu’yu terk etmek zorunda kalmaları da unutulmamalıdır. Oysa o dönemlerde, Giresun Belediye Başkanı bile bir Ermeni idi.
Sistem tartışmaları yeni değil. Yeni sistem tartışmaları, 1980’lerden sonra “federasyona geçilebilir” diyen Sayın Kenan EVREN ve “ Musul-Kerkük bizim olacak ” diyen Sayın Turgut ÖZAL’la başladı. Osmanlı sisteminin yerine inşa edilen yeni sitemin baş aktörlerinden Enver Paşa da büyük Türk İmparatorluğunun kurulması sevdasıyla yola çıkmıştı. Anlaşılan o ki Sayın ÖZAL, kurulacak yeni sistemin Enver Paşa’sı rolünü üstlenmişti. Önceki sistemde devletin şirketleri olur anlayışı vardı. Yeni sistem ise öncekinin aksine, şirketlerin devleti olur anlayışını benimsedi.
Her ne kadar Sayın Özal’ın ölümünün ardından yaşanan çatışma ve çalkantılı dönem, sürecin tıkandığına işaret etse de, yeni sistem arayışının önüne geçilebilmesi için daha ciddi hamlelere ihtiyaç vardı. Yeni sistem arayışına karşı olanlara göre bir yanda terörü bir araç kullanırken, diğer yandan da dini yönü ağır basan ve “ Beytül Mal ”ı savunan Sayın Erbakan’ı saha dışına itelemeyi planladılar. Tıpkı Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın saha dışına itilmesi gibi. Nitekim de öyle oldu. Fakat Sayın ERBAKAN’ı saha dışına iterek kurdukları sistemin bin yıl süreceğini ifade eden 28 Şubatçılar, bir anda kendilerini saha dışında buldular.
Türkçülüğün oldukça baskı altına alındığı, bir taraftan her türlü etnik milliyetçiliğin ayaklar altına alınması gerektiği söylenirken, öte yandan aktif olarak Gürcücülük, Kürtçülük ve Lazcılık yapılmaktadır. Öyle ki şimdi Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Türk, Arap, hatta Zazaların da varlığını ifade etmek neredeyse suç olarak addedilmektedir.
Şirketlerin devleti anlayışını benimseyen yeni sistem, sorgusuz-sualsiz sadakat ve sermayeye taşeron istiyor. Şirketlerin devleti anlayışı, halk için geçinebileceği kadar sadakayı kafi görmektedir. Şirketlerin devletinde yetkili fakat hesap sorulmayan bürokrasi yaklaşımı vardır. Buna göre evrak üzerinde de olsa denetim görevini yapan Sayıştay’ın yetkileri ortadan kaldırılarak, bir sistemin işlevsellik ve devamlılığını sağlayan denetim ve hesap sorma organları yok edilmektedir.
Sistem bu defa gerçekten değişiyor ancak yöntemler hiç değişmiyor. Yeni sistemin İsmet Paşası hazır. Ege’nin Galip Hocası yani Celal Bayar’ı tamam. Eski sistemin kuruluşunda rol oynayan isyancısı, yani bugünün Seyit Rıza’sı da belirlenmiş. Şimdi tamamlanması gereken tek bir eksik var: Evet yeni sistem yeni Atatürk’ünü bekliyor.
“Yeni sistem” olarak ve “Soros” partilerinin ancak taşeron olabileceği bu planlara demokratik siyaset, ne kadar müdahale edebilir? Söz konusu planları engelleyebilir mi?
Yeni sistemin çarklarını durduracak tek faktör dar bölgeli seçim sistemidir.
Tarihe tekrar baktığımızda Osmanlı yıkılırken devlet umuduyla ortaya çıkan Ermenilerin Anadolu’yu terk ettiğini görüyoruz. Büyük Türk İmparatorluğu hedefiyle yola çıkan Enver Paşa ve beraberindekiler de büyük bir hüsrana uğradılar. Sonuçta koskoca İmparatorluktan elimizde sadece 780 bin kilometre karelik bir bakiye kaldı.
Sonuç mu? Emperyalistlerle oyun kurmaya kalkışanların kimlerin oyuncağı olduklarını en son Irak ve Libya’ da birlikte gördük.
Ali Zafer TOPŞİR